Derinlemesine yaşamak için fikirler

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Sinop en mutlu şehir seçildi haberleriyle beraber birçok kişinin tatil programına girdi. Tatilde olsun ‘en mutlu’ yerde bulunalım arzusuna katılmamak mümkün değil. Üstelik Sinop’a kurulacak nükleer ‘tesis’ ve uzantılarının kentin dokusuna neler yapacağını da kestirmek bile istemezken alelacele gitmek fena bir fikir sayılmaz. Tatile daha çok var diye düşündüğümüzde, mutlu olmak için tatili beklemek yerine şimdiden ne yapsak diye sorsak belki daha iyi olur.

Reçete iddiasındaki kişisel gelişim kitaplarındaki önerilere genellikle kuşku ile bakarım. Ama gündelik yaşamın bazı anlarını daha iyileştirme için ipuçlarına ihtiyacımız da orada duruyor.

Gündelik anları derinlemesine yaşamak için 10+1 fikir ne olabilir diye düşünürken, Deniz Bayramoğlu birkaç yıl önce CNNTURK’te öğleden sonraki haber programı için o sıra Newsweek’te yayımlanan bir ‘smart’ yaşama rehberinin benzerini hazırlayıp hazırlayamayacağımı sorunca, ben de acaba nasıl bir ‘reçete’ oluşturabilirim diye düşünmeye başlamıştım. Sağda solda gördüklerimi, gördüklerimin aklıma getirdiklerini, kulağıma çalınanları yazdığım defterlerimi karıştırıp bir takım ‘inci’ler derledim. ‘10’ sayısında durdum, aklıma gelen bir tanesini de son dakikada 10+1 yaparak ekledim.

Reçetenin etkisinin sınırlarını bilerek, hayatın sırrını kimsenin bir başkasından daha iyi çözemediğini hatırlayarak okunması dileğiyle. Kimseye bir zarar vereceğini sanmıyorum. ‘’Zaten dünyada ne kadar saçma şey varsa, ‘ne zararı var ki?’ diyerek yapılıyor’’ derseniz, size de hak veririm. Unutmayın, bu da bir magazin yazısı. Toparladığım fikirleri sıralayayım; bazılarını değişik yerlerde görmüşsünüzdür, ben de kendime göre evirip çevirerek aktarıyorum. Psikolojik ‘yaşam iyileştirme’ önerileri bu bakımdan biraz yemek tariflerine de benzer; nasıl aynı isimli tarifler bütün klişeliklerine rağmen herkesin elinde başka tatlar kazanıyorsa, ‘yaşam’ önerileri de her okuyuşumuzda ya da dinleyişimizde anlamları değişebilir. O gözle okumanızı rica ederim:

1. Yazarak düşün (el ile yazmak otomatik bir süreç olduğu için yazma için ayrı çaba gerekmez; el hareketleri ile beyinde yarattığın aktivite dil/düşünce bölgelerini aktifleştirir).

2. Karşıt görüşte birisinin fikirlerini dinle, benimsemeye çalış. Şikayet eden birisine kulak ve hak ver (ki seni harekete geçirsin).

3. Roman oku (başkalarını anlamayı öğrenmek, farklı perspektifler edinebilmek için eşsiz bir fırsat).

4. Sürüncemede bıraktığın herhangi bir işin ilk bölümünü yap (büyük projelerin adamı olmaktan vazgeç ki büyük projeler yapabilesin).

5. Yapmayı tasarladığın işe kafandaki bitmiş halinden başla; süreci geriye doğru sararak adımları belirle (sürecin değişik yöne gitme olasılıklarını daha iyi görmeni sağlar).

6. Bugüne gelecekten baktığında bugün yaşadıklarını nasıl hatırlayacağını tahmin etmeye çalış (insanlar geçmişi o sıradaki hislerinden daha olumlu hatırlar).

7. Vücudunu ve ellerini kullandığın işlere zaman ayır (bulaşık yıka, yerleri fırçala, kitapların tozunu al, bahçe çapala).

8. ‘Yapsam mı acaba?’ diye tereddüt ettiğin bir şeyi yap (uzun süredir aramadığın birisini aramak aklına geldiyse, ara, ihmal etme; ziyaret etmen iyi olur diye düşündüğün sıkıcı bir aile büyüğünü ziyaret et).

9. Bir seferde bir iş yap (bir yandan televizyon seyredip, bir yandan yemek yeme… Bir tercih yap).

10. Güneşin batışını ve doğuşunu izle (içinde yaşadığımız doğanın varlığını hissetmek için iyi bir yol).

10+ 1. Gideceği yer yolunun üzerinde olmasa da birisini (araban var ise) evine bırak (fazladan, yapmak zorunda olmadığın, hatta yapmasan da olacak bir şey yap).

 

Zaman darlığı

Mutluluk ile yaşama hızımız arasındaki ilişki popüler psikolojide (melekler, sırlar vb gibi ‘ultrapopüler’ler bir yana) yavaşlığa övgü biçiminde ele alınıyor. Yavaş hayatı tercihle değil doğallıkla edinmiş kasabalardan Seferihisar’ın cittaslow olması (ve onun öncülüğünde başka ‘yavaş’ ya da ‘ağır ağır’ kasabaların ortaya çıkması), süratli yaşayanların arada yavaşladıkları yerlerden birisi olması bu çerçevede görülebilir. Zaman baskısını sevmiyor, ama aceleden kurtulamıyoruz.

1965’ten bu yana sürdürülen bir çalışma Amerikalıların hissettiği zaman baskısının 2004’ten 2010’a dek olan zamanda düşüşe geçmiş olduğunu gösteriyor (JP Robinson, Social Indications Research, Kasım 2012).  Zaman darlığını mutsuzluk nedeni gören Amerikalılar zaman darlığını artık daha az hissetseler bile geçmişe göre daha az mutlular. Zaman baskısının insanları mutsuz ettiği belki de yanlış bir inanç. En azından toplumun her kesimi için geçerli olmayabilir.

Belki de, zamana sıkışık olanlar sahiden hayata ‘az mutlu’ devam ediyorlar. Bir kısım insan için ise boş zaman pek çok, hayatı sürdürmek için çok daha az telaş gerekiyor. Onlar toplumun genelindeki mutluluk düşüşünden pek etkilenmiyorlar. Robinson’ın araştırmasında da fazladan zamanı olanların daha mutlu olduğu bildiriliyor. Bu grubun tüm toplum içinde çok küçük bir grup olması muhtemel. İşsiz ya da çalışıyor olmaktan bağımsız olan bu bulguya bakarsak mutsuzluğun toplum içindeki eşitsiz dağılımı ile boş zaman dağılımındaki eşitsizlik ilişkili olabilir. Zamanı bollaşanlar, mutluluğu yakalıyor. Ama başkalarının zamanının daha da daralması pahasına.