Bir iş ilanı

Geçtiğimiz haftadan beri internette bir iş ilanı videosu dolaşıyor, belki size de rast gelmiştir. İş ilanı sahte, başvuranların ise bundan haberi yok. Gazeteler ve internet üzerinden bu iş için ilanlar veriliyor ve gelen başvuruların akabinde gerçek iş görüşmeleri gerçekleşiyor. Görüşmeler, internet üzerinden görüntülü olarak yapılıyor.

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Geçtiğimiz haftadan beri internette bir iş ilanı videosu dolaşıyor, belki size de rast gelmiştir. İş ilanı sahte, başvuranların ise bundan haberi yok. Gazeteler ve internet üzerinden bu iş için ilanlar veriliyor ve gelen başvuruların akabinde gerçek iş görüşmeleri gerçekleşiyor. Görüşmeler, internet üzerinden görüntülü olarak yapılıyor. Görüşmeleri yöneten adam pozisyonun ‘Operasyon Müdürü’ olduğunu söylüyor. Alelade bir iş olmadığını, en önemli iş olduğunu cümlesine ekliyor. Kameranın öbür ucundaki yüz ifadelerinde ciddiyet görülüyor.

“Görevler ve sorumluluklar oldukça geniş çaplı” diyor; bu pozisyon için aradıkları ilk özelliklerden birinin hareketlilik olduğunu, çalışanın neredeyse tüm zamanlarda ayakta durmasının gerektiğini belirtiyor. Sürekli ayakta durmanın yanı sıra çoğu zaman da eğilmeleri gerektiğini de ekliyor. İş başvurusu yapanların suratlarında değişik reaksiyonlar oluşmaya başlıyor; iş tanımını anlamaya çalışırken başını ileri geri sallayan, havaya bakan, “aaa ok” deyip hâkim olamadığı şaşkınlığını sinirli bir gülüşle örtmeye çalışan bile oluyor.  Bazıları ise “kaç saat?” diye soruyor. Adamın cevabı ise “yüz otuz beş saat, haftanın yedi günü, günün her saati olabilir,” oluyor. Saat sınırlaması yok. 

Bazı adaylar ara sıra oturabilip oturamayacaklarını soruyorlar, öğlen yemekleri hakkında da bilgi almak istiyorlar. “Ne yazık ki hiç boş vaktiniz olmayacak” cevabını alıyorlar. Mülakatı yapan kişi öğlen yemeği yiyebileceklerini ama ancak iş arkadaşı yedikten sonra yiyebileceklerini belirtiyor. İşin kanunlara uyup uymadığını sorgulayanlar oluyor. “Evet, tamamen legal” cevabını alıyorlar. 

Bu noktadan sonra işin ağır olduğunu söyleyenler, delilik olarak nitelendirenler çoğalıyor. Sükûnetini koruyabilenler için ise beklentilere devam ediliyor; üstün pazarlık kabiliyeti, iyi insan ilişkileri, eğitimli, özelliklede eczalık, finans ve mutfak sanatları konusunda uzman adaylara ihtiyaç olduğu söyleniyor. Birlikte çalışılacak kişinin sürekli ilgi beklediği, gerektiğinde onunla bütün gece kalınması gerektiği söyleniyor. Mülakat yapılan adayların surat ifadeleri şekilden şekle girmeye başlıyor. Bazıları düdüklü tencere kıvamında… Mülakatı yapan kişi ise görmezlikten gelip devam ediyor;  “tatiliniz olmayacak, resmi ve dini bayramlarda da buna dâhil hatta bayramlarda daha da çok çalışacaksınız.”  Sonrasında ise bu pozisyonla ilgili ne düşündüklerini adaylara soruyor. “Zalim bir şaka gibi, delilik, insanlık dışı” diyenler oluyor, “Uyuyacak vaktimiz olacak mı?” diyenler oluyor, “kölelik gibi” diyenler bile oluyor. Yılın her günü çalışması gerektiğine hiçbiri inanmıyor. 

Bütün bu yorumlara rağmen adam “Fakat iş arkadaşına yardım etmekten duyacağınız tatmin parayla ölçülemez” diyor. Sonra sıra maaş konusunu konuşmaya geliyor. Konusu geçen bu pozisyon için hiçbir ödeme yapılmayacağını söylüyor. Adaylar artık şaşkınlıktan kopma noktasına geliyor.  “Bunu yapamazsınız, bedavaya kimse çalışmaz” diyorlar, artık sinirden gülmeye başlayanlar oluyor. 

“Milyarlarca insan bu pozisyonda çalışıyor” diyor. “Kim?” diye soruyorlar. 

Adam “Anneler” diye cevap veriyor. 

Kendi annem başta olmak üzere, tanıdığım tüm annelerin, tanımadığım annelerin ve Şalom Gazetesi’nin tüm annelerinin geçmiş Anneler Günü kutlu olsun…