Varlık Vergisi

Hayır, 1942 Türkiyesi’nde uygulanan skandal vergiden bahsetmiyorum. Thomas Piketty’nin önerisinden bahsediyorum. ABD’de rock starı gibi ünlenen Fransız ekonomist, “Eğer global varlık vergisi konulmazsa hepimiz kapitalizmin altında kalacağız,” diyor. Neoconların iddia ettiği gibi neomarksist değil Piketty, sadece hastalığı iyileştirme derdinde. Zira durum vahim.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 0 yorum
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Kapitalizmin insanın doğasına en uygun ekonomi yönetim biçimi olduğunu neredeyse de-facto kabul edilir.

İnsanın ‘mutlu’ yaşamasına olarak tanıyan başka bir model yaratılmadığına göre arayışlar devam etse de bununla yetinmek zorundayız. Lakin kapitalizmin yarattığı sorunlar ekonomistler ile siyasetçilerin gündemine de hep oturmuştur. Kapitalizmin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan sorun yaratma kapasitesinden dolayı ünlü ekonomistler hep yeni tezler yaratarak insanlığın görünürdeki yegâne ekonomi modelini ilelebet yaşatmak amacını gütmüşlerdir.

Kapitalizmin 20. yüzyıl başında ortaya çıkan sıkıntılarının karşısında ünlü ekonomist John Maynard Keynes çözümü, sistemin ana yapısını bozmadan devletin sermaye piyasalarına müdahalesinde görmüştü. Bugün ise kapitalizmin bambaşka bir yapısal sorunuyla karşı karşıyayız. Gelir eşitsizliği. Ve durum vahim noktaya gitmekte.

***

1. Dünya Savaşı ile başlayan ve 1970’lere kadar devam eden dönemde kapitalizm gelir eşitsizliği yaratma noktasında tarihinin en iyi durumundaydı. Savaşın yok ettiği sermaye, olağanüstü vergiler, millileştirmeler ve güçlü sendikacılık gelir eşitsizliğini rahatsız etmeyecek boyutlarda tutmuştu. Lakin 70’lerden itibaren gelir eşitsizliği baş göstermiş ve bu durum, artan bir hızla bugünkü endişe verici duruma yol açmış durumda.

Bugün, toplumun en zengin yüzde 10 kesiminin Avrupa ülkelerinde milli servetin yüzde 60’ına, ABD’de ise yüzde 70’ine sahip olduğunu söylersek durumun vehameti kendiliğinden görülmüş olacak.

Geçtiğimiz hafta, ABD Temsilciler Meclisi’nde Demokratların yani Obama’nın yoksulluğu bir nebze azaltmaya yönelik radikal bir kanun tasarısının, Cumhuriyetçiler tarafından engellendiğini gördüğümüzde gelir adaletsizliğinin önlenmesi noktasında sağ ve solun tamamen zıt yönlerde olduklarını bir kez daha anlamış olduk.

Obama, asgari ücreti saat başı 7.25 dolardan 10.10 dolara yükselterek ABD nüfusunun en alttaki yüzde 50 yoksul kesimini bir nebze rahatlatmayı hedeflemişti. Ancak Cumhuriyetçiler gelir adaletsizliğinin ücret artışıyla değil de üretim artışıyla giderileceği gibi klasik kapitalist dogmalara yaslanıyor.

Oysaki bugün kimi çevrelerce yeni Karl Marx olarak gösterilen ve tek kitabıyla bütün dünyada iki ayda ekonomi starı haline gelen Fransız ekonomist Thomas Piketty Cumhuriyetçiler gibi düşünmüyor.

Piketty’nin 2013 yılında Fransızca yazdığı ‘21. Yüzyılda Kapital’ adlı kitabı ülkesinde o kadar ses getirmemişken geçtiğimiz Mart ayında ABD ve İngiltere’de piyasaya çıkan İngilizce çevirisi ile dünyanın gündemine oturur. Ünlü ekonomistler, gazeteciler, televizyon yorumcuları her gün bu kitabın anlattıkları ve tabii ki önerdikleri üstüne kafa patlatıyor.

Özetle şöyle diyor Piketty, 700 sayfalık eserinde: Kapitalizmin doğasında bulunan sıkıntılar bugün için gelir eşitsizliği olarak toplumları kemirmeye başlamış durumda. Önlem alınmadığı takdirde 2050 yılına kadar olan süreçte kapitalizm toplumların barışına büyük darbe vuracak ve son tahlilde büyük sosyal patlamalar yaşanacak.

Piketty bütün projeksiyonlarını kapitalizmin tarihinin başından bugüne kadar oluşturduğu statistik bilgilere dayanarak yapıyor ve kitabını adeta benzersiz bir data kaynağı haline getiriyor.

Piketty 1970’den itibaren bireylerin sermayelerinin ülke ekonomilerine oranla çok daha büyük oranda arttığına işaret ederken bunun da sermayenin giderek küçük bir azınlığın elinde birikmeye neden olduğunu kanıtlıyor bilimsel verilerle. Marx’ın, kapitalizmin eşitsizlik yarattığı teorisini o da savlıyor lakin Marx gibi kapitalizmin sona ereceğini söylemiyor, acil önlem alınması gerektiğini ileri sürüyor. Bir küçük azınlığın elinde biriken sermayenin miras yoluyla daha da sağlamlaştığını iddia ederken büyümeden gittikçe daha az pay alan büyük kesimlerin sosyal ve ekonomik hayata daha az katılarak ulusal büyümeye darbe vurduğunu da savlıyor, yeni starımız. Zira gelir ne kadar eşit dağılırsa, bireylerin eğitime, sağlığa ve sosyal hayata katılımları büyümeyi tetikliyor. Piketty iddiasında çok net ve keskin. Önlem alınmadığı takdirde bireysel sermaye artışı ulusal gelir artışından daha yüksek olmaya devam edecek, makas daha da açılacak, zenginler daha varlıklı, yoksullar daha fakir olacak. Sonunda ne olacağı da belli, tarihe bakarsak...

Piketty bu vahim gidişatı önlemek için radikal önerilerde bulunuyor ve ekonomi teoriğinde pek bulunmayan ‘global varlık vergisi’ kavramını gündeme getiriyor. Bireyin servetinin üzerinden yüzde  1 ila 10 arasında alınacak bir varlık vergisi ve yüksek kazançlardan alınacak yüzde 80’lere varan gelir vergisi ile kapitalizmin yarattığı, sermayenin giderek bir azınlıkta toplanmasına bir nebze neşter vurulacak.

Ünlü ekonomist pek tabii ki bunun zor olduğunu hatta varlık vergisinin hayal olabileceğini biliyor lakin, “ben uzun ve detaylı çalışmalarımı ve projeksiyonlarımı size iletiyorum, durum vahim, benden söylemesi” diyor.

Piketty sağcılar tarafından neomarksist damgası yemiş durumda bugün itibariyle, Lakin Marx yaşasaydı onu kapitalizmi yaşatmaya çalışan bir revizyonist olarak görecekti muhtemelen...

***

Keynes, 1928 yılında kaleme aldığı bir metinde 2030 yıllarında kendi kuşağının torunlarının bir bolluk içinde yaşayacağını, insanların tasarruf veya çalışmak gibi yüklerden kurtulup kendilerini sanata, şiir ve keyfe vakfetme özgürlüğüne kavuşacağını iddia etmişti. Bugün bu noktadan çok uzakta olduğumuzu kimse inkâr etmeyecektir, sanırım.

Kapitalizm insana mutlak mutluluğu getirmiş değil.

Üstelik yapısal sorunlara çözüm bulunmazsa, Piketty’nin dediği gibi, varlıklı bir aileden gelmiyorsak, iyi eğitim alsak dahi, Mr. Rocherster’le hiç karşılaşmamış Jane Eyre olarak kalmaya mahkûm olacağız.  

 

1 Yorum