Hıristiyan dini kaynaklı Yahudi aleyhtarlığı nasıl oluştu?

Hz. İsa, İbranice ismi ile Yeşu, Yeşua (kurtuluş) veya Yehoşua (Tanrı kurtarıcıdır anlamında), İsrailoğullarının Yehuda aşiretinden, yaşlı bir marangoz olan Yosef´in çocuk yaşta evine aldığı ve sonradan ikinci karısı olan, gene Yehuda aşiretinden Miryam´ın (Meryem) oğludur. Yosef´in Meryem ile evlenmesi Meryem´in hamile kalmasından sonradır. Bu durum, Meryem´in Hz. İsa’ya bakire olarak hamile kalması söylencesine yol açmış ve onun Tanrı’dan hamile kaldığı inancına kanıt olarak sunulmuştur.

Denis OJALVO Köşe Yazısı
24 Nisan 2014 Perşembe

Hz. İsa kimdi ?

Hz. İsa, İbranice ismi ile Yeşu, Yeşua (kurtuluş) veya Yehoşua (Tanrı kurtarıcıdır anlamında),  İsrailoğullarının Yehuda aşiretinden, yaşlı bir marangoz olan Yosef'in çocuk yaşta evine aldığı ve sonradan ikinci karısı olan, gene Yehuda aşiretinden Miryam'ın (Meryem) oğludur. Yosef'in Meryem ile evlenmesi Meryem'in hamile kalmasından sonradır. Bu durum, Meryem'in Hz. İsa’ya bakire  olarak hamile kalması söylencesine yol açmış ve onun Tanrı’dan hamile kaldığı inancına kanıt olarak sunulmuştur.
Hz. İsa, Kudüs yakınlarındaki Bethlehem kentinde doğmuş ve Yahudi kuralları mucibince 8 günlükken, Yeruşalayim'de (Kudüs) sünnet edilmiştir. Hz. İsa’nın çocukluğunu Kuzey İsrail’deki Nazareth (Nasıra) kentinde geçirmiş olması Nasıralı İsa olarak anılmasına sebep olmuştur. Hz. İsa’nın gençlik yıllarında nerede olduğu ve ne yaptığı meçhuldür. Bilinen, onun 30 yaşından, öldüğü 33 yaşına kadar fikirlerini yaydığı ve taraftar topladığıdır. Hz. İsa’nın Kfar Nahum (Capernaum) köyündeki sinagogda hahamlık yaptığı biliniyor.

Hz. İsa’nın havarileri ile birlikte Musevi bayramları olan Hamursuz (Pesah, Hz. Musa önderliğinde Mısır esaretinden kurtuluşun bayramı), Şavuot (On Emir'in Hz. Musa'ya verilişinin bayramı), Sukot (çardaklar bayramı) Simhat Tora (Tevrat’ın yıllık okunuşunun tamamlanmasının bayramı) ve kutsal gün olan Şabat'ı (cuma öğlenden sonrayı cumartesi öğlenden sonraya bağlayan tam gün) kutladığını biliyoruz.

İYİ BİR YAHUDİ

Hz. İsa “Kanunu (Tevrat’ı) veya peygamberleri geçersiz kılmak için değil uygulamak için geldim”, “Vakarla beyan ederim ki kıyamete kadar, Tevrat’ın varlık sebebi gerçekleşene kadar bir nokta veya çizgisine dokunulması söz konusu değildir”, “Dolayısıyla, Tevrat’ın kanunlarını çiğneyen veya başkalarına bu yönde telkinde bulunanlar cennetin krallığında en az itibar görecek olanlardır” (Matta İncili 5:17-19)  ve “Sadece İsrail Evi’nin kaybolmuş koyunlarına gönderildiğini (Matta İncili 15:24) ifadelerinde bulunmuştur. Bunlardan, Hz. İsa’nın kendisini kanunlara saygılı ve Yahudilerin milli bir peygamberi olarak gördüğü sonucuna varılmaktadır.[1] Diğer bir deyişle, bu hususlar, Hz. İsa’nın ayrı bir dinin kurucusu olmadığına işaret ediyor.

BİR REFORMCU

Komşu sevgisini ve şiddetsizliği dinin temel icabı olarak gören bir anlayışın temsilcisi olarak Hz. İsa’nın Musevi dinine yeni ve pasifist yorumlar getirdiği, Hz. Süleyman mabedinin avlusunu seyyar satıcılardan ve sarraflardan arındırma teşebbüsünde bulunması cihetiyle devrinin dinde reformu öngören bir hahamı olduğunu söyleyebiliriz.

MAĞDUR BİR ‘ANARŞİST’

Hz. İsa’nın onu bir ermiş olarak kabul eden ve Yahudi olan/olmayan hastaları ve sakatları iyileştirme mucizelerinde bulunduğu gene İncil'de hikâye edilmektedir. Hz. İsa’nın bu faaliyetlerinin din adamları bürokrasisini rahatsız ettiği ve havarilerinden biri tarafından İsrail topraklarını işgal altında bulunduran Roma makamlarına ihbar edildiği ve karışıklık yaratma suçuyla o devrin Roma infaz sistemi olan çarmıha gerilmeye mahkûm edildiği ve hükmün infaz edildiği kabul gören bir önermedir. Günün uygulaması icabı, haçın tepesine infaz edilen kişinin kimliği yazı ile iliştirilmiş olup I.N.R.I. (Iesus Nazarenus Rex Iudeaorum - Yahudilerin Kralı Nasıralı İsa) ibaresi kiliselerdeki Hz. İsa tasvirlerinde göze çarpmaktadır.

Hz. İsa’nın çarmıhta can çekişirken söylediği “Eli, Eli, lama sabahtani?” şeklindeki münacatının ilk üç kelimesi İbranice, son kelimesi ise, İbranice’nin de türemiş olduğu o zamanın yaygın dili Aramice’dir.  Aslında, öleceğini hisseden Hz. İsa, kendisinden 1000 yıl önce yaşamış olan atası, İsrail Kralı (Hz.) Davud’un (İslam inancında İbrani peygamberi) Zebur’daki 22/2 Mezmurunu tekrarlıyordu: “Eli, Eli, Lama Azavtani?” (Tanrım, Tanrım, beni niye terk ettin?)    

HZ. İSA’NIN HAVARİLERİ

Burada altının çizilmesi gereken  en önemli husus, Hz. İsa dahil hemen bütün havarilerinin ve takipçilerinin Yahudi milletinden ve Musevi dininden olmalarıydı. Söz konusu olayın Yahudilerin anavatanı olan İsrail topraklarında cereyan etmiş olması dolayısıyla bu olgunun da tabii olduğu ilave bir izah gerektirmiyor.

HAVARİLERİN İNGİLİZCE İSİMLERİ VE İBRANİCE ASILLARI

ANDREW:  Andreas, Peter'in (Shimon) kardeşi
BARTHOLOMEW: Bar Talmi diğer ismi Nathaniel
JAMES (Jacob, Jacomus): Yaakov Ben Halfi (Halfi oğlu)
JAMES: Yaakov (Zabadi oğlu, Yohanan'ın kardeşi)
JOHN: Yohanan (Zabadi oğlu, Yaakov’un kardeşi)
JUDAS ISCARİOT: Yehuda ish kraiot = kasabalı Yehuda, İsa’yı ihbar eden havari
JUDE: Yehuda, Yuda, nam-ı diğer Thaddeus, Hz. İsa’nın kardeşi
MATTHEW (Matta): Mati Levi, vergi tahsildarıydı
PETER (Simon): Shimon Bar Yonah, Hz. İsa ona Aramice taş anlamına gelen ‘Keyfa’ lakabını verdi. Petros Keyfa’nın Yunancasıdır.
Philip (Yahudi olup olmadığı kesin değil)
SİMON:  Shimon ha Kanai, (Kanalı / Gayretkeş Shimon)                                 THOMAS: Yehuda Didymos (Yunanca ikiz). Te'oma (Aramice ikiz) Şüpheci Thomas.

12 Havarinin arasında yer almayan ancak Hıristiyanlığın kurucularından olan ve Hz. İsa öldüğünde 10 yaşlarında olan Paul (Resul Pavlus) da Tarsuslu bir Yahudi olup gerçek ismi Şaul'du.

Özetle, İsa, Yahudi/Musevi doğmuş, sünnet olmuş, öyle yaşamış, öyle ölmüş ve öyle gömülmüştür.

HIRİSTİYAN KİLİSESİNİN MUSEVİ SİNAGOGUNDAN AYRIŞMASI

Hıristiyan Kilisesinin Musevi Sinagogundan ayrışması 325 tarihindeki İznik
(Nicea) Konsili ile olmuş, Yahudiler bu tarihten itibaren Tanrı katilleri olarak damgalanmışlar ve zulme uğramışlardır.

Bu iftiranın kaynağının Resul Pavlus’un Selaniklilere Birinci Mektubu’nun ikinci bölümün 15 ve 16. bapları olduğunu görüyoruz: (http://www.incil.biz/incil-4/13THESSa.htm)

15 - O Yahudiler ki, hem Rab İsa’yı ve hem de kendi peygamberlerini öldürdüler; bizi de zulmederek kovdular; ve Allah’ı hoşnut etmiyorlar; ve bütün insanlara karşıdırlar;

16- Her zaman kendi günahlarını doldurmak üzere, kurtulsunlar diye uluslara konuşmaktan bizi engelliyorlar; ama onların üzerine son derece gazap gelmiştir

Oysa Yahudilerin Tanrı (Hz. İsa) katili olarak nitelendirilmeleri, Hz. Osman’ı ve Hz. Ali'yi katletmiş oldukları için, Arapların tümünün peygamber katili olarak nitelendirilmeleri gerektiği savı kadar saçma bir iddiadır.

HIRİSTİYANLIĞIN MUSEVİLİKLE BİR SORUNU VAR MI?

İnanç sistemlerinin taraftar toplamak için kullandıkları usullerden bir tanesi kendi görüşlerinin ne kadar doğru, iyi ve tutarlı olduğuna işaret ederken, rakip sistemlerininkinin en azından yetersizliklerine işaret etmektir. Bu taktik netice vermediği takdirde, rakip görüşleri kötülemek, bu da netice vermezse, o görüş sahiplerini karalamak ve bu karalamaya hizmet edecek dinsel karineler yaratmak sıklıkla başvurulmuş olan bir usuldur.

Kökünü Yahudi milletinin dini olan Musevilikten alan, ancak evrensel bir mesaj vermek amacıyla ortaya çıkan Hıristiyanlık, türevi olduğu Musevilikten kendisini ayırabilmek için üç buçuk asır uğraştı. Mevcut Yahudi bayramlarına, örneğin Pesah (Paskha) ve Şavuot (Pentikosti) Hz. İsa’nın bağlamında yeni anlamlar atfetti.  Neticede, Yahudilerin Soykırım dahil, 1600 yıldır çektikleri antisemitizmin (Yahudi aleyhtarlığı) ideolojik altyapısının oluşmasına zemin hazırladı. Başlangıçta Museviliğin bir mezhebi görüntüsü veren Hıristiyanlık, taraftarlarının inançlarından dolayı Roma İmparatorluğu’nun zulmüne uğradığı 270 yıl boyunca Musevilik ile yaşamsal bir sürtüşmeye girmedi veya giremedi. 

Klasik antisemitizmin ortaya çıkışı, Hristiyanların Romalıların elinden gördükleri ve 270 yıl suren zulmün son bularak Hıristiyan dininin Roma İmparatorluğu yöneticileri tarafından kabul görmesi ile başlamıştır.

  • Romalılar tarafından Hıristiyanlara uygulanan en son büyük kıyım 302 yılında İmparator Diocletianus’un  İzmit tamimi ile başlayan süreçte 304 yılında doruğuna ulaştı [2].
  • İlk Hıristiyan konsillerinden biri olan 309 yılındaki Elvira (Granada – İspanya) Konsili, Hıristiyanların Musevilerle evlenmesini ve sosyal temaslarda bulunmasını yasaklıyordu [3].
  • 306 yılında Roma imparatoru olan Konstantin’in ise, kiliseyi yani Hıristiyanlık dinini imparatorluğun siyasi birliğini sağlamak için kullanma planları vardı [4], ve dolayısıyla 312 yılında usulen Hıristiyanlığı kabul etmiş göründü. Aslında, 337 yılında, olum döşeğinde Tanassur edecekti [5].
  • 313 yılında çıkarılan Milano Tamimi Roma İmparatorluğu’nda Hıristiyan dinine mensup kişilerin dinlerini serbestçe yasayabileceklerini güvence altına alıyordu [6].
  • 315 yılında İmparator Konstantin koyduğu kanunlarla Hıristiyan olmayanların haklarına sınırlamalar getirdi. Bunlar ilk Yahudi aleyhtarı kanunlardı [7].
  • 325 yılındaki İznik Konsili, Kilise’nin resmi görüşlerinin şekillenmesi için toplandı. Köklerini  Musevi dininden alan Hıristiyanlık dini, Tanrı’nın tekliğini savunan Arius ile, İsa’nın tanrısal mahiyetini savunan Athanasius arasındaki tartışma neticesinde, Athanasius’un görüşleri doğrultusunda şekillendi [8]. İznik Konsili’nin önemli kararlarından biri Hıristiyanların Paskalya bayramının kutlandığı tarihin, Yahudi takvimi itibariyle tarihi her yıl değişen Yahudi Paskalyasından (Hamursuz Bayramı) ayrıştırılması kararıydı. Diğer bir karar, Musevilerin Hıristiyan köle sahibi olamayacaklarını ve dinsizleri Musevi dinine kazanma faaliyetlerinde bulunamayacaklarını öngörüyordu [9].
  • 336 yılındaki Laodikya (Laodicea) Konsili Hıristiyanların Şabat’ı (Yahudilerce kutsal olarak addedilen cuma öğlenden sonrayı cumartesi öğlenden sonraya bağlayan dinlenme günü) kutlamalarını yasaklıyor ve o günün kutsallığını Pazar gününe naklediyordu [10].
  • 339 yılındaki bir kanun ise Yahudilerin Hıristiyanlarla evlenmesini yasaklıyor, dinsiz veya Hıristiyan kölelerin sünnet edilmesinin ölümle cezalandırılacağını ilan ediyordu [11].
  • 341 yılındaki Antakya Konsili Hıristiyanların, Hamursuz Bayramını Yahudilerle birlikte kutlamasını yasaklıyordu [12].
  • Hıristiyanlığı imparatorluğun devlet dini olarak kabul ettirmek, Hıristiyanlığa 381 yılında İstanbul Konsili’ni toplayarak Kutsal Ruh’un ilavesiyle, baba-oğul-kutsal ruh üçlüsü Teslis’i (Trinity) sokan ve 379-395 yıllarında imparatorluk etmiş olan Theodosius’a nasip olacaktı [13].

Bu tarihî veriler göz önüne alındığında, Kilise’nin ve o devrin Roma İmparatorluğu’nun antisemitizmin  mucitleri ve devlet eliyle uygulayıcıları oldukları anlaşılmaktadır.

1000 yıllık zulümden sonra, Papa V. Martin’in Hıristiyanları ve özellikle küçük dereceli din adamlarını Hıristiyanlığın kaynağının Musevilik olduğu dolayısıyla Yahudilere karsı kışkırtmada bulunulmaması gerektiği konusundaki tebliği (Bull) ertesi yıl, 1422’de, bu tebliğin Roma Yahudileri tarafından hile ile alındığı öne sürülerek iptal ettirilecekti [14].

YAHUDİLERİN “TANRI KATİLİ OLMA” İFTİRASINDAN AKLANMALARI

Katolik Dünyası’nın bu yanlışından uyanması için Soykırım’ın (1939-1945) meydana gelmesi ve Yahudilerin Papa XXIII. Jean tarafından “Tanrı katili” olma iftirasından aklanmaları hususunun  Katolik öğretisine girmesi için II. Vatikan Konsili’in neticelendiği ve Vatikan’ın Nostra Aetate tebliğinin yayınlandığı 1965 yılını beklemek gerekecekti [15].

Papa XXIII. Jean, 1963’te ölümünden evvel yaptığı bir duada, “Bugün, yüzyılların körlüğünün gözlerimizi örttüğünü ve Tanrının seçilmiş halkının güzelliğini görmemize mani olduğunu ve bu yüzden alnımızda Kabil’in mührünün olduğunu fark ediyoruz. Asırlar boyunca, kardeşimiz Habil, kabahatimizden, kanlar içinde surundu, gözyaşı doktu. Bu, senin sevgini unuttuğumuzdan oldu. Onların sahsında Sen’i ikinci bir defa çarmıha gerdiğimiz için bizleri affet! Ne yaptığımızı bilmiyorduk!” diyordu [16].

Benzer bir tutumla, Papa II. Jean Paul, 26 Mart 2000 tarihinde gerçeklesen İsrail’de Ağlama Duvarı’nı ziyaretinde, duvarın yarığına soktuğu kağıtta şöyle yazıyordu:  “Babalarımızın Tanrısı, sen İbrahim’i ve ahfadını, İsmini kavimlere tanıtmaları için seçtin. Bizler, senin bu çocuklarına tarih boyunca acılar çektirenlerin yaptıklarından derin üzüntü duymaktayız ve bu yüzden bizleri affetmeni niyaz ederken, Ahit yaptığın halkın çocuklarıyla hakiki kardeşlik ilişkilerine girmeyi taahhüt ediyoruz” [17].

1962-1965 yılları arasında gerçekleşen İkinci Vatikan Konsili’nin vardığı netice, Kilise’nin kendisi ile Yahudiler arasındaki özel/biricik (unique) ilişkiyi tanıması/kabullenmesi gerektiği merkezindedir. Şöyle ki:

  • “Yahudiler, Kutsal bir metin olan Eski Ahit’in (Tevrat’ın) sahipleridirler, onlar Tanrı’nın seçilmiş halkıydılar ve halen öyledirler;
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın ölümünden kolektif (bir camia olarak) sorumlu oldukları fikri reddedilmiştir ve “lanetli bir kavim” olarak anılmamalıdırlar;
  • Yahudi aleyhtarlığı Hıristiyan öğretisinden ve eğitiminden kökten sökülmelidir.”[18]

Ancak, Ortodoks ve Protestan Kiliseleri bu suçlamayı henüz resmen kaldırmış değillerdir.

 [1] (http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/anti-semitism/jesus.html)

[2] (http://www.newadvent.org/cathen/05007b.htm)

[3] (http://www.bu.edu/religion/courses/syllabi/rn301/canons.htm) ve  (http://www.csun.edu/~hcfll004/elvira.html)

4] (http://www.bible.ca/history/eubanks/history-eubanks-13.htm)

5] (http://www.angelfire.com/ego/templar/page14.htm)

6] (http://www.religioustolerance.org/chr_hise.htm)

7] (http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/byz.html)

8] (http://www.religioustolerance.org/chr_hise.htm)

[9] (http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/dom.html)

[10] (http://bobsstudies.tripod.com/constanstine/)

[11] (http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/dom.html)

[12] (http://www.yashanet.com/library/antisem.htm)

[13] (http://www.newadvent.org/cathen/04308a.htm)

[14] (http://www.jewishhistory.org.il/1420.htm)

[15] The Documents of Vatican İİ, ed. Walter M. Abbott, trans. Joseph Gallagher (New York: Herder and Herder, 1966), 666 in (http://historicaltextarchive.com/sections.php?op=viewarticle&artid=76)

[16] Pinchas E. Lapide,Three Popes and the Jews, p. 318 in (http://historicaltextarchive.com/sections.php?op=viewarticle&artid=76)

[17] Jerusalem Post, İnternet Edition, Monday, March 27 2000 in http://ecumene.org/SHOAH/shalom.htm

[18] (http://www.catholic-church.org/vatican2/)