Tez canlı seçmenler

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
2 Nisan 2014 Çarşamba

Pazar günü hava güneşli; sandığa gidenler ise sessizdi. En azından çevre sokaklar öyleydi. Eşim senelerden beri sabah sekize beş-on kala oy kullanacağı mekânın kapısında bekler. Yaklaşık aynı saatte apartman sakinlerinden, bir doktor komşumuz da ilk oy kullananlardandır. Tez canlılık değişmeyen bir alışkanlık sanki.

Biraz daha normal saatlerde, annemle Maçka’da kayıtlı olduğu okula gittik. Uzun zamandır görmediği yaşıtı insanlarla selamlaşıp ayaküstü sohbet etmek gününe renk kattı. Tekerlekli iskemleyle gelenler, eşinden destek alarak yürüyenler, değnek yardımıyla ilerleyenler… Güruh halinde okul kapısından içeri girdiler. Gittiğimiz saate mi denk geldi bilemiyorum ama belli bir yaşın üstündekiler oy kullanmayı gençlere göre daha ciddiye alıyorlar.

Ardından bağlı olduğum seçim sandığına gittim. Bu yıl oy kullananların sayısını hatırlamıyorum ama sanki her zamankinden fazlaydı. Oğullarımdan biri sandık görevlisiydi. Öğlen yemeği için nevale hazırladım. Bulunduğu odanın kapısından poşeti gösterdim. Gözleri faltaşı gibi açıldı, elini sallayarak ‘git’ işareti yaptı. Gittim tabi. Oy kullanacağım odanın önündeki kuyrukta diğer oğluma rastlayınca sevindim. Evde görüşemeyince dışarıda karşılaşmak hoş oluyor. Hatta oylarımızı kullandıktan sonra, komşu parkta çay bile içtik. Gelip geçen dostlarla sohbet ettik. Sonra da eve döndük.

Öğleden sonra saat beşte televizyonu açtık. Böyle zamanlarda hep babamı anarım. Seçim sonuçları yayınlanmaya başlayınca, yemek masasının dik iskemlesine oturur, televizyonun karşısına geçerdi. Kızdığında da sevindiğinde de içtiği sigarasına mutlaka Türk kahvesi eşlik ederdi.

O günlerden bugüne teknoloji çok gelişti. Sonuçlar şimdilerde çok daha çabuk belirleniyor. Ancak yıllar geçse de, televizyon düğmesi kapanınca hep aynı sözcükler tekrarlanıyor: ‘Buraya kadarmış’.

Nice sağlıklı seçimlere.