Yahudi Soykırımı’nda bir kilometre taşı: The MacDonald White Paper of 1939

Sicilinde İkinci Dünya Savaşı arifesindeki en zavallı ve aldatıcı anlaşma olan 29 Eylül 1938 tarihli Münih Anlaşması’yla Çekoslovakya’yı Nazi Almanyası’na peşkeş çeken İngiliz Başbakanı Neville Chamberlain’in hükümetinde ‘Sömürgelerden Sorumlu Devlet Bakanı’ konumundaki Malcolm MacDonald’ın adıyla anılan 17 Mayıs 1939 tarihli söz konusu belge, Milletler Cemiyeti tarafından İngiltere’ye orada millî bir Yahudi yurdu kurma vazifesiyle verilmiş olan Filistin Mandası’na Yahudi göçünü sınırlaması yüzünden Soykırım’ın gerçekleşmesini mümkün kıldı

Denis OJALVO Köşe Yazısı
26 Mart 2014 Çarşamba

Tutum Beyanı

Türkçe tercümesi ‘Beyaz Kitap’ olan ‘White Paper’lar İngiltere hükümetlerinin bir konuda yasama yapmadan önce aynı konuya ilişkin siyasetlerini kamuoyuyla paylaştıkları tutum beyanlarıdır. 

İngiltere hükümeti, Arapların baskısına boyun eğerek, bu tutum beyanı ile Filistin Mandası’na olan Yahudi göçüne beş yıl sürecek ve yılda sadece 15.000 kişinin yararlanabileceği bir kısıtlama getirmiş oldu. Beş yıllık süreden sonra gerçekleşebilecek göçü ise Arapların iznine tabi kıldı. Dahası, manda topraklarını çeşitli bölgelere ayırarak bunların bazılarında Yahudilerin toprak satın almasını sınırladı, bazılarındaysa tamamen yasakladı. Bu ‘Tutum Beyanı’ndaki en can alıcı cümle “Majestelerinin hükümeti Filistin’in bir Yahudi devleti olması hususunun siyasetinin bir parçası olmadığını tereddüte mahal vermeyecek şekilde beyan eder” şeklindeydi. (“His Majesty’s Government therefore now declare unequivocally that it is not part of their policy that Palestine should become a Jewish State”)

Böylelikle, ‘Majestelerinin Hükümeti’, Milletler Cemiyeti’nin herhangi sayısal bir sınırlama getirmediği Yahudi göçünün 1922’den beri 300.000 kişiyi bulduğunu bahane ederek bunu yeterli gördüğünü beyan etmiş oldu. Oysa, Avrupa’dan can havliyle kaçmak isteyen milyonlarca Yahudi’ye, ABD dâhil, tüm dünya ülkelerinin kapıları kapanmıştı...(1)

Gözden kaçan ve kaçırılan

Konunun kayda değer ama vurgulanmayan tarafı ise Yahudilerin ata toprakları İsrail’e (Romalıların koyduğu ismiyle Filistin’e) düzenli şekilde dönmeye başladıkları 1860’larda bölgede meskûn nüfus, Hıristiyan ve Müslüman Araplarla Yahudiler dahil, sadece 350.000 kişiydi.(2) Bunun anlamı ise, asırlardır Osmanlı İmparatorluğu’nun önemsiz bir nüfus barındıran bu çorak ve bataklık coğrafyasının Yahudilerin bölgeye gelişiyle canlanması ve bir çekim merkezi haline gelerek Yahudi nüfusuyla birlikte Arap nüfusunun da patlama yapmış olmasıdır(3). Gözden kaçan/kaçırılan ikinci husus ise geniş bölge Araplarının (günümüz Mısır, Suriye, Ürdün, Irak, Lübnan devletleri) bölgeye yerleşip mülk edinmelerine bir sınırlama getirilmemesine karşın bu sınırlamanın Yahudilere gerek Osmanlılar gerekse İngilizler tarafından “devlet politikası” olarak uygulanmış olmasıdır.(4)

 

 MacDonald Tutum Beyanı’nın arka planı: 1936-1939 Arap isyanı

Almanya’daki faşizmden ve Polonya’dan kaçıp Filistin Mandası’na sığınan Yahudilerin sayısı artınca Araplar bu gelişmeyi engellemek için terör hareketlerine başvurdular ve 19 Nisan 1936’da da genel greve gittiler. Kurdukları Arap Yüksek Komitesi’nin üç talebi Şöyleydi: 1- Yahudi göçünün durdurulması 2- Arap mülkiyetindeki toprakların Yahudilere satışının engellenmesi 3- Temsilciler meclisine sorumlu olacak milli bir hükümetin kurulması. Bu taleplerinin karşılanması için önce vergi ödemeyi kestiler. Akabinde, Ürdün, Irak ve Suriye’den gelen gönüllülerin de katılımıyla petrol nakil boru hatlarına ve tren yollarına sabotajlar düzenleyip Yahudilerle meskûn mahalle ve şehirlerde sivillere karşı terör eylemlerine giriştiler.

 

 Peel Komisyonu (1937) Raporu

Çatışmaların büyümesi üzerine İngiliz hükümeti konunun incelenmesi için Lord Peel’in başkanlığında ve onun adıyla anılan bir araştırma komisyonu kurup bölgeye gönderdi.

1936 Mayıs’ında kurulan komisyon ekim ayında genel grevin sona ermesini takiben, ancak kasım ayında bölgeye gelebildi.

Komisyonun 7 Temmuz 1937’de yayınlanan raporunda Filistin Mandası’nın, mandater gücü yetkilendiren Milletler Cemiyeti gözetiminde, Yahudiler ve Araplar arasında taksimi önerildi.(5)

Aşağıdaki 7 Temmuz 1937 tarihli harita, 24 Nisan 1920 San Remo Anlaşması’nda öngörülen ve günümüz Ürdün devleti topraklarını da kapsayan Milli Yahudi Yurdu’nun kırpıla kırpıla ne duruma indirgendiğini gösteriyor (ilk haritadaki turuncu bölüm).

Karşılıklı arazi ve nüfus mübadelesini de öngören bu plan Arap tarafınca külliyen reddedilirken Yahudi tarafında plandan yana tavır koyan sonradan İsrail’in ilk cumhurbaşkanı olacak olan Weizmann ve ilk başbakanı olacak olan Ben Gurion azınlıkta kalınca plan uygulamaya konulamadı. Plan, Yahudi tarafı kabul etseydi bile, Arap tarafı kesinlikle reddettiği için zaten uygulanamayacaktı.

1937 Peel Planı gereğince minicik de olsa bir Yahudi devleti kurulabilmiş olsaydı Yahudi halkının üçte birinden fazlasının kırımına sebep olan Soykırım felaketi yaşanmayabilirdi. İsrail devletinin kurucusu David Ben Gurion 8 Ocak 1956 tarihli mektubunda bunu vurguluyor.(6)

Günümüz bağlamında

Peel Taksim Planı’ndan günümüz bağlamında çıkarılabilecek temel ders, Arap tarafının İsrail (Filistin) toprakları üzerinde küçücük de olsa bir Yahudi devletine mutlak olarak karşı çıkmış olmasıdır. Keyfiyet, sorunun Araplar açısından bir toprak değil ama ilke sorunu olduğu gerçeğine işaret ediyor.

 

 

 Woodhead Komisyonu

1938 yılının şubat ayında kurulan bu komisyon, uygulanma imkanı bulamayan Peel Komisyonu bulgularını gözden geçirip bir uzlaşma sağlamayı amaçlıyordu. 9 Kasım 1938 tarihinde yayınlanan Woodhead Komisyonu raporu, A: Hıristiyan Araplarla meskûn Nazareth şehri hariç Peel Planını; kurulabilecek Yahudi devletini daha da küçük parçalara ayırıp birbiriyle kesintisiz ulaşımın olmadığı B ve C alternatiflerini içeren haritalar önerdi. Neticede, İngilizler, vergi kaynaklarını sağlayan Yahudilerden soyutlanmış bir Arap devletinin mali açıdan sürdürülebilir olamayacağı cihetiyle Filistin Mandası’nı Araplar ve Yahudiler arasında paylaştıramayacakları sonucuna vardılar. Ancak uygulamaya konulamayan ekonomik bir federalizm önerdiler.

 

 Kristallnacht

Woodhead Komisyonu raporunun yayınlandığı gün olan 9 kasım 1938’i 10 Kasım’a  bağlayan gece, Almanya ve Almanya’nın ilhak ettiği Avusturya’daki sinagogların yağmalanıp yakıldığı Kristallnacht (Kristal gecesi: Yangınların kırık cam parçaları üzerinden yansımasına izafeten) yaşandı. Kristallnacht, gelmekte olan savaşın Yahudilere neye mal olacağının habercisi gibiydi.

 

 İkinci Dünya Savaşı ve Wannsee Konferansı

İkinci Dünya Savaşı 17 Mayıs 1939 tarihli MacDonald Beyaz Kitabı’nın yayınlanmasından üç buçuk ay sonra, 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Avrupa Yahudilerinin en yoğun biçimde yaşadığı Polonya’yı istila etmesiyle başladı.

20 Ocak 1942 tarihinde ‘Nihai Çözüm’ün yani Yahudilerin nasıl yok edileceğinin Nazi yetkililerce tartışılıp karara bağlandığı Wannsee Konferansı toplandı.

 

 Biltmore Deklarasyonu

Savaş sırasında, 12 Mayıs 1942 tarihinde, New York’taki Biltmore Oteli’nde toplanan Siyonist Kongrede gerek Nazizm’le gerekse Beyaz Kitap’la topyekûn mücadele kararı alındı. Beyaz Kitap’ın vaz ettiği siyasetin, Nazi zulmünden kaçarak melce arayan Yahudilerin engellemesinin savunulamayacağı vurgulandı. Keza, İsrail Toprakları’ndaki (Filistin’deki) Yahudilerin Arap komşularıyla barış ve işbirliğinde yaşama iradelerinin altı çizildi.(7)

Ben Gurion’un, “Beyaz Kitap yokmuşçasına (İngilizlerle beraber) Almanlara karşı; savaş yokmuşçasına da Beyaz Kitapla (İngilizlere karşı) savaşacağız / We will fight the war as if there were no White Paper, and we will fight the White Paper as if there were no war,” ifadesi zihinlere kazındı.

 

 ‘Yahudi Tugayı’

İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık bir buçuk milyon Yahudi müttefik ordularının saflarında çarpıştı. Bunların 550.000’i ABD ordusunda 500.000’i Sovyet ordusunda, 100.000’i Polonya ordusunda, 30.000’i (çoğunluğu Filistinli Yahudi olmak üzere) İngiliz ordusunda savaştı.(8) 20.000’in üzerinde Yahudinin de Partizanlarla birlikte milis direniş güçlerinde savaştığı biliniyor.(9)

İngilizler ancak 1944’ün Eylül’ünde, sadece ‘Filistinli’ Yahudilerden oluşan 5.000 kişilik bir tugayın kurulmasına müsaade ettiler. Bu tugay önce İtalya sonra da Belçika ve Hollanda cephelerinde Almanlara karşı savaştı.(10) Bu kişiler 1948’de kurulan İsrail ordusunun kadrolarında yer aldılar.

Kara Avrupası’ndaki sivil Yahudiler ise, İngilizlerin engellemeleri yüzünden Avrupa’dan kaçamadılar ve Almanlar tarafından Soykırım’a uğratıldılar.

 

Pekiyi, suçlu sadece Almanya mı?  Tabii ki hayır! Bir çok suçlu var:

Soykırım’ı fiilen tasarlayıp gerçekleştiren Almanya,

Almanya’nın işgal ettiği veya işgal etmeyip işbirlikçiliklerini sağladığı hükümetler: Macarlar, Romenler, Fransızlar, Hollandalılar, Hırvatlar...

İsrail topraklarına (Filistin Mandası’na) olan göçlerini engelleyerek Yahudileri Almanların ‘insafına’ mahkûm eden İngilizler (Winston Chuchill’in kendi hükümetine karşı çıkmasına rağmen),

İngilizleri buna zorlayan Araplar,

Avrupa’dan kaçanlara, İngiliz veya Alman baskısı yüzünden ülkelerinden geçme müsaadesi vermeyen ülkeler (Kısmen Türkiye –örn. Struma faciası - zira savaş esnasında Filistin Mandası’na kaçak göçü örgütleyen Yahudi Ajansı’nın İstanbul’daki faaliyetlerine müsaade edildi),

Avrupa’dan kaçmaya çalışan Yahudilere kapılarını kapayan ülkeler (örneğin ABD),

“Askerî öncelikleri” arasında olmadığı için ölüm kamplarına giden demiryollarını tahrip etmeyen ve bu kampları imha etmeyen İngilizler ve Amerikalılar...

İşte, MacDonald Beyaz Kitabı’nın taksiratının iç karartıcı bir özeti!


                7 Temmuz 1937                                                                    24 Nisan 1920                              

 


 

1  British White Paper of 1939 in http://avalon.law.yale.edu/20th_century/brwh1939.asp

2  Scholch, Alexander (November 1985). “The Demographic Development of Palestine, 1850-1882”. International Journal of Middle East Studies 17 (4): 485–505.

3   Aumann, Moshe  Land Ownership in Palestine, 1880-1948, pp.117-127  in http://wordfromjerusalem.com/wp-content/uploads/2008/11/the-case-for-israel-appendix2.pdf

4   Mandel, Neville J. Ottoman Policy and restrictions on Jewish settlement in Palestine 1881-1908 Part –I pp.312-332 in  http://ebookbrowsee.net/mandel-neville-j-ottoman-policy-pdf-d588163219

5   British Palestine Mandate: Text of the Peel Commission Report (July 1937)  in https://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/peel1.html

6  http://www.shapell.org/manuscript.aspx?ben-gurion-laments-rejection-of-1937-peel-commission

7 The Biltmore Conference in  http://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/biltmore.html

8               https://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/ww2/jewstats.html  ve http://www.yadvashem.org/yv/en/holocaust/about/07/jewish_soldiers.asp

9            http://www.jewishpartisans.org/t_switch.php?pageName=what+is+what+1

10         https://www.jewishvirtuallibrary.org/jsource/History/brigade.html