Filistinli yönetmen Ulus’taydı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
19 Şubat 2014 Çarşamba

Hafta sonları, hem eğlence hem dinlence içindir, dense de, pazar akşamları bitap düşüyorum. Haftanın beş günü yapamadıklarımı toparlayayım, eşimle birlikte sokak işlerimizi bitirelim, cumartesi akşam klasiği arkadaşlarla bir sinema veya atıştırma… Eskisi kadar da yemeğe gitmiyoruz. Sözüm meclisten dışarı, çoğunluk hazım sorunu yaşıyor. Geldik Pazar sabahına; ya bir söyleşi, ya da başka bir mecburiyet. Örneğin arkadaşınızın torununun sünneti veya gidilmesi gereken bir ‘son’ görev…

Geçtiğimiz pazar da Amram Oditoryumu’ndaydık.

Film okuma günleri kendine iyi bir izleyici kitlesi oluşturdu. Lobide ‘biz bize’ sohbet edip, bir müddettir göremediklerimizle özlem gideriyoruz. ‘Biz bize’ derken, yaşıtlarımız ve daha büyükleri kastediyorum. Zira “Bu akşam biraz farklı bir yere gidelim” dediğinizde şanslıysanız, akranınız olabilecek bir masa daha vardır mekânda; diğerleri ise 30’lu yaşlarındadır.

Her ne kadar söz konusu film okumalarının organizasyonu bir ekip çalışması ise de bu denli başarılı olunmasında en büyük etken Seyfi İşman’dır. Film gösterilmese bile, doksan dakika boyunca sadece kendisini dinlemek aynı derece keyifli. İşman konulara o kadar vakıf ki, sunumunu Türkçe haricindeki dillerde de rahatlıkla yapabiliyor.

Nitekim pazar akşamı izlediğimiz ‘Peace After Marriage’ adlı Filistin-Fransız-Türk ortak yapımı öncesi Seyfi İşman’ın İngilizce-Türkçe tanıtımı, sonrasında  ise Filistinli senarist ve başrol oyuncusu Ghazi Albuliwi’nin gelen soruları bir stand-up tadında yanıtlaması çok hoş oldu.

Söz konusu kültürel komedide Amerika’da doğup büyüyen Filistin asıllı delikanlının, ‘Green Card’ almak isteyen İsrailli bir genç kızla yaptığı evlilik ve sonrasında gelişen olaylar anlatılıyor.

İzlenmesi son derece keyifli olan gösterim sonrasında, ‘Ortadoğu barışı bu salonda halloldu; temennimiz gerçeğe dönüşmesi’ denildi. İzleyicilerin arasında bulunan Ertuğrul Özkök, Albuliwi’ye “Filmi, hem Arap hem de İsrailli seyircilerin bulunduğu bir salonda gösterdiniz mi?” diye sordu. Yanıt şöyle geldi, “Henüz oraya varamadım. Gerçi, film İsrail’de gösterildi ve güzel tepkiler aldı. Ama Arapların bir İsrail-Arap izdivacını seyretmeye hazır olduklarını sanmıyorum.

Hafta sonu programlarından bahsederken, bir koşturmacadır gidiyor. Hiç şikâyetçi değilim. Zaten en büyük yakarışlarımdan biri: ‘Tanrım beni sokaklardan eksik etme’dir. Zira sokaktaysam sağlıklıyım demektir.

***

Oy kullanmak bir vatandaşlık görevidir. Öyle öğretmişlerdi, Yurttaşlık dersinde. Gerçi çok uzun süre oldu ilkokulu bitireli. Siyah önlük-beyaz yaka artık yok; Andımız kalktı; 10 Kasım’da sirenler çaldığında sokakta otuz kişiden sadece üç kişi saygı duruşunda bulunuyor vs…

Ama hâlâ oy kullanılıyor. Önümüzdeki pazar günü Büyükada Anadolu Kulübü üyeleri oy kullanacak. Bu yıla dek Anadolu Kulübü Yönetim Kurulu sadece Ankaralılardan oluşurdu. Oysaki bu kez İstanbul’dan da seçilecek. Bu kulüp hepimizin; sonradan üzülmek yerine, oy hakkınızı kendi doğrultunuzda yapın. Pazar sabahı Kabataş’tan saat 9.00’da, Bostancı’dan ise 9.30’da motor kaldırılacak. Büyüleyici mimozaları görmek için güzel bir vesile olacak.

Not: Köşemi Ertuğrul Özkök’ten önce yazdım, ama onunki daha önce basıldı. Haftalık gazetenin kısmeti... Yine de kalemine sağlık, çok keyifli yazmış.