Aynı gemi

Rıfat KARAKÖY Köşe Yazısı
29 Ocak 2014 Çarşamba

Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin Şükrü Saraçoğlu ile beraber en uzun süre başkanlık koltuğunda oturmuş iki isminden biri. Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Aziz Başkan’ın şike cezasını onadı. Ancak son günlerde ülkemizde yaşanan siyasi olaylardan sonra çoğu kesimde artık bunun bir şike davası olmadığı, tam tersine siyasi bir dava olduğu fikri ağırlık kazandı. Aziz Yıldırım bunu söylerken ona inanmayan kesim de artık bunun gerçek olabileceği fikrini düşünmeye başladı. Başkan Fransa’dan döndüğünde, onu karşılamaya giden Beşiktaş formalı birçok kişi ve Galatasaray formasının arkasına Aziz Yıldırım yazdıran bir Galatasaray taraftarı bunun en açık göstergesiydi.

Türkiye hatta dünya tarihinde, bir spor kulübü başkanının on binlerce kişi tarafından karşılandığını ben şahsım adına ne gördüm ne de duydum. Aziz Yıldırım’ın ‘demir yumruk’ yönetim tarzını hep eleştirmiş biri olarak, yiğidi öldürüp hakkını vermeden geçemeyeceğim.

İlhan Cavcav, Gençlerbirliği Kulübü Başkanı. Kendisini her zaman çok takdir etmiş biriyim. Daha bu şike davası patlak vermeden basına açıklama yapmıştı: “Türkiye’de şike olduğu zamanlar olmuştur, benim de buna şahit olduğum zamanlar oldu,” demişti kendisi. Hatırladığım kadarıyla o dönemde kendisini ne ifade vermesi için çağırdılar, ne de açıklamasını ciddiye aldılar. Keza eskiden profesyonel olarak büyük takımlarda top oynamış bazı ağabeylerimle yaptığım bazı dostane muhabbetlerde onlar da kendilerinin oynadıkları dönemde bazı maçların nasıl manipüle edildiğini bana sıkça anlatmışlardır. Şimdi soruyorum, ben bile bu bilgilere basit bir muhabbet ortamında ulaşırken yetkili kişilerin bu muhabbetlerden haberdar olmadığını düşünebiliyor musunuz?  Ya da başka bir soru sormam gerekirse madem bu ülkede amaç şikeyi bitirmek, neden Sayın İlhan Cavcav böyle bir açıklama yaptığı zaman kendisinin fikirlerine başvurulmamıştı?

Sözün özü Fenerbahçe şike yapmış olabilir ya da olmayabilir ancak Türkiye’de şike bitirilmek istenseydi eğer, bunun için çok daha önce çok daha somut adımlar atılabilirdi. Aziz Yıldırım’ı bir sporsever, bir Fenerbahçe taraftarı olarak tarzı bakımından çok beğenmesem de bu davaların şikeyi bitirme davası değil, Aziz Yıldırım’ı bitirip, Fenerbahçe’yi kontrol edebilme davaları olduğunu, özellikle son yaşanan gelişmelerden sonra net bir biçimde düşünüyorum.

Madem şike konusunda bu kadar hassasız, o zaman Aziz Yıldırım’ın dediği gibi açsınlar Türk futbolunun son 30-40 yılını incelesinler. Bence böyle bir şey yapılırsa, Trabzonspor’un şuan beklediği kupa gibi, çok kupa müze değiştirecektir.

Şikeyi asla tasvip etmiyorum, ancak Fenerbahçe’nin şike yapıp yapmadığını bilmeyen biri olarak yapmışsa bile, Fenerbahçe bindiği gemide tek başına değildir. Geçtiğimiz günlerde Sayın Abdullah Kiğılı, Galatasaray’ın Bruma’yı Gaziantepspor’a kiralaması için “Etik bulmuyorum, bütün etik olmayan şeyleri yapıyorlar,” tarzındaki açıklamasına Galatasaray Yöneticisi Şükrü Ergün, “Yurt içerisinde ve dışarısında şikeden ceza almış bir kulüp yöneticisinin etikten bahsetmesi komik oluyor,” şeklindeki açıklamasını da hiç doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Abdullah Kiğılı da çıkıp dese ki “Kendisi de Cemal Nalga olayını, taraftarına yaşatan bir kulübün yöneticisi.” O zaman Sayın Ergün ne cevap verirdi acaba?

Bu atışmaların sonunun olmadığını, ancak herkesin aynı gemide olduğunu farkına varılması gerektiğine inanıyorum. Yazılarımı hep iyi niyetlerle bitirmeye alışmış biri olarak, umarım sezonun 2. devresi ve Türk futbolunun geleceği, kulüplerimizin birbirlerini UEFA’ya ve diğer yurt dışındaki kurumlara ispiyonlamadığı, Türk futbolunun komple bir bütün olarak var olduğunun unutulmadığı ve adaletin herkese eşit uygulandığı günler gösterir.