İthal dilenci

Tilda LEVİ Köşe Yazısı 0 yorum
29 Ocak 2014 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta yıllık iznimin ‘küçük’ bir bölümünü kullandığımdan köşe yazım her zamanki yerinde değildi. Arkadaşlar da yoğun iş temposunun içinde bir not koymamışlar. Olabilir. Ancak merak edip soran okurlarıma teşekkür ederim. Sağlıktayım ve sadece kısa bir tatil yaptım.

***

On gün kadar önce, bahardan kalma güneşli bir günde, bir kahve molası için zaman zaman uğradığım kafeye geçip oturdum. Yol üstü olduğu için alışkanlık üzere çantamı kendime doğru çekip kavradım. Bir yandan gazeteleri karıştırıyorum bir yandan da geleni geçeni izliyorum. Sokaklarda dilenciler hep olurdu. Ama oturduğum yarım saat içinde yanıma yaklaşan dilencilerin sayısı belki on kişiyi buldu. Çocuklusu, genci, büyüğü, küçüğü... İnanamadım. Karşımda biri avuç açarken, boğazımdan bir damla su bile geçmez. Para vermeyince kimi gülüp geçer, kimi küfreder, kimi de beddua. Hepsinin ihtiyacı olmadığını düşünsem de insanın arkasından, ‘Açım abla’ diye seslenen çocukları gördüğümde yüreğim sızlar. İşin fenası, öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, o anda çantamı açmak istesem dahi, arkadan bir başkası gelip kapar korkusuyla, yapamıyorum. Yakın çevremde rastladığım bu çocuklar genelde grup halinde gezerler. Uzaklaşmaya çalışırım. Yine de ayakları yarı çıplak, üstlerinde sadece bir kazak akşam ayazında dolaşan bu kitle yarın olacak? Her ne kadar çoğumuz ‘duygu sömürüsü’ olarak tanımlasa da sonuçta bunlar birer çocuk. Sokak Çocukları Gönülleri Derneği veya Umut Çocukları Derneği hangi birine sahip çıkar, bu çocukları sokaklardan kurtarmanın bir yolu var mıdır, bilmiyorum. 15 milyon nüfuslu İstanbul’da bu yaraya kim parmak basacak?

Az önce söz ettiğim kafeden kalkarken, inanmayacaksınız belki, ‘ithal’ bir dilenciye rastladım. Tekerlekli iskemlede oturmuş, başında beyaz tığ işi takke, üzerinde entari, avucunu uzatmış, Arapça sözler mırıldanıyordu. ‘Pes’ dedim içimden, Türkiye ekonomisini kurtardık, bir yabancılar kusur kaldı.

***

Cumartesi ve pazar gecesi CRR Konser Salonu askeri bir disiplin ve ‘rap rap’ sesleriyle çınladı. Aleksandrov Rus Kızılordu Korosu ve Dans Topluluğu yıllar önce ilk kurulduğunda gençlerin vatanseverlik konusunda eğitilmelerini öngörüyordu. Ancak değişen zamanla koro siyasi yapısından ziyade, ‘folklorik’ bir şekil aldı. ‘Ceddin Dede’ ile başlayan konser, opera ve danslarla devam etti. Her ne kadar müthiş bir koro izledikse de askerî giysiler ve donuk yüz ifadeleri ürkütücü bir unsurdu. Öte yanda, son iki şarkıda sahneye 6-7 yaşlarında bir kız çocuğu çıktı. İnanılmaz bir performans sunan bu küçük kız mükemmeliyetin simgesiydi adeta.

Erken yaşta eğitim o kadar önemli ki. Sonucunda kimisi sahneye çıkar, kimisi ise sokaklarda kaybolup gider...

1 Yorum