Zamanlaması manidar değil!

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
22 Ocak 2014 Çarşamba

Hem FIFA hem de UEFA, geçtiğimiz hafta içinde 2013’ün en iyi kadrolarını açıkladı. FIFA tarafından belirlenen kadroda, geçtiğimiz yıl Şampiyonlar Ligi finali oynayan Borussia Dortmund’dan herhangi bir oyuncunun yer almaması tepki çekerken, kariyerinin belki de en iyi sezonunu geçiren Bayern Münihli Arjen Robben de kendisine FIFA’nın onbirinde yer bulamadı. UEFA tarafından belirlenen geçtiğimiz yılın en iyi takımında ise gözler Lionel Messi’yi aradı. Sezonun önemli bir bölümünde sakatlıklarla boğuşan Arjantinli yıldızın yanı sıra Barcelona’dan hiçbir takım arkadaşı, UEFA’nın onbirine girmeyi başaramadı...

UEFA’nın onbiri her yıl UEFA’nın resmi internet sitesi kullanıcılarının oylarıyla belirleniyor. FIFA’nın onbiri ise FIFPRO yani Uluslararası Profesyonel Futbolcular Birliği’ne kayıtlı yaklaşık 65 bin futbolcunun kullandığı oyların ardından ortaya çıkıyor. FIFPRO’ya üye olan ülke sayısı ise 53. İngiltere, Fransa, İtalya ve Hollanda gibi Avrupa futbolunda söz sahibi olan üye ülkelerin dışında Arjantin, Brezilya, Japonya, Kongo, Kamerun gibi dünyanın birçok yerinden futbolcular bu sendikaya kayıtlı... Ancak gelin görün ki; üye ülkeler arasında Türkiye yok... Dolayısıyla Türkiye’de forma giyen hiçbir futbolcu, FIFA yılın onbiri için oy kullanamadı...

Türkiye’nin neden FIFPRO’ya kayıtlı olmadığını araştırmak üzere konuyu en yakından bilebilecek insana; haliyle kurumun Türkiye’deki karşılığı Profesyonel Futbolcular Derneği’ne ulaşmaya çalıştım... Derneğin başkanlığını yürüten Galatasaraylı eski futbolcu Ayhan Akbin’e Türkiye’nin neden FIFPRO’ya üye olmadığını sorduğumda, ülkemizdeki örgütlenmenin bir dernekten ibaret olduğu ve sendikalaşmadığı yanıtını aldım... O çarpıcı gerçekle bir kez daha karşılaştım ki; Türkiye’deki futbolcular, haklarını sadece çok da işlevsel olmayan bir dernek vasıtasıyla koruyabiliyor. Uzun vadede sağlıklarını kaybedebilecekleri bir spor yapmalarına karşın, ne bir güvenceleri ne de sırtlarını güvenle yaslayabilecekleri bir ‘koltuk’ları var... Kazandıkları milyon eurolar bir kenara; eğitim altyapılarını tamamlamamadan popüler olan sporcular hayatın acımasızlığına karşı yalnız başlarına direnmeye çalışıyorlar...

Geçtiğimiz günlerde ‘Ülke futbolunda bir devrim yapılmalı’ açıklamasında bulunan Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in gelmiş geçmiş en büyük yapısal sorunlarımızdan biri olan bu konuya ciddi hassasiyet göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Profesyonel kariyerlerini noktalayan onlarca eski futbolcunun başarısız antrenörlük deneyimleri yerine daha ulvi bir göreve soyunmaları belki de ülke futboluna yapacakları en büyük katkılardan biri olabilir... Bu açıdan Terim; futbolcu sendikası kurulması konusunda eski öğrencilerini ikna edebilecek en yetkili mercii konumunda...

Ne ülke gündeminde, ne de şu futbol gündeminde belki çok fazla önemi olmayan bir konuyla meşgul ettim sizleri... Yazının ‘zamanlaması manidar’ sanmayın; çünkü bu meselenin zamanla bir alâkası yok... Türkiye’de futbolcular yıllardır sahipsiz. Yıllardır onları örgütleyecek bir sendikaları yok... Baksanıza; dünyanın en iyi takımını belirleyebilmek için bir oy kullanma hakkına bile sahip değiller...