Madiba

“Özgürlük ruhunu canlı tutan ve yeni bir toplum olma yolunda bize öncülük eden bu olağanüstü devrimciyi kutsamak için yas tutarken, aynı zamanda en yüksek sesimizle şarkı söylemeli, dans etmeli ve ne gerekiyorsa yapmalıyız. Madiba için şarkı söylemeliyiz.” Jacob Zuma

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
18 Aralık 2013 Çarşamba

2013 yılında pek çok acı ve mutsuzluklar yaşadık, pek çok yıldızın dünyamızdan kayıp gitmesine tanık olduk. Ancak bana sorarsanız en önemli kayıp Nelson Rolihlahla Mandela, ya da kabile adıyla Madiba oldu.  

O, Apartheid’ın mirasının dağılmasına, dünyada ırkçılık ile ayrımcılığı engellemeye, fakirlik ve eşitsizlikle mücadeleye odaklanmış ilk siyahî devlet başkanı idi.

O olmasaydı, Amerika’da Obama da başkan olarak seçilemezdi. Bu yargıyı Obama; “Dünyadaki pek çok insan gibi ben de Mandela’nın oluşturduğu örnek olmadan kendi yaşamımı hayal edemezdim” sözleri ile açıklamakta. Mandela 1993 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alırken; “Güney Afrika inşa etmeye çalıştığımız yenidünyanın bir mikro kozmosu olacaktır” diyerek ne denli ileri görüşlü bir lider olduğunu ortaya koymuştu.

Kendisine 1992 yılında Türkiye tarafından verilen ödülü ise Kenan Evren darbe yönetiminin cumhurbaşkanı olduğundan kabul etmeyerek ilkelerine bağlılığını sergilemişti.

27 yılını hapiste geçiren Mandela, Nisan 1994’te seçimi kazanarak  devlet başkanı seçildi. Ancak ikinci bir seçime katılmayı reddetti ve ulusal bir lider olarak kendini hayır işlerine, yoksulluk ve AIDS ile mücadeleye adadı.

Efsanevi liderin anma törenine aralarında çok sayıda devlet başkanı ve başbakanın da yer aldığı yüz ülkenin en üst düzey yetkilileri katıldı. Türkiye adına Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay hazır bulundu. Güney Afrika Cumhuriyeti Yahudi Cemaati mensupları İsrail’in Başkan Şimon Peres veya Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından temsil edilmemesinden sükûtu hayale uğradıklarını açıkladılar. Johannesburg Baş Hahamı Rav Avrohom Vingler; “İsrail’in üst düzeyde katılımı iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi açısından bir iyi niyet gösterisi olacaktı” dedi.

Ancak cenazede İsrail’deki tüm parti temsilcilerinden oluşan bir heyetin hazır bulunması, heyette yer alan Knesset Sözcüsü Yuli Edelstein’ın da Mandela gibi uzun yıllar Sovyetler Birliği’nde hapis yatmış ve 1984 yılında İsrail’e göç etmiş bir ‘refujnik’ olması, özel bir anlam taşımaktaydı.

Netanyahu’nun anma törenine katılmamış olması Mandela’nın 1994-1999 yılları arasında Filistin davasını desteklemiş olmasından kaynaklanabilir mi? Dünyada ve Güney Afrika’da İsrail’in Batı Şeria’daki uygulamasını ‘apartheid’ olarak tanımlayanlar var. Bu haksız tanım pek çok kişiyi kızdırmakta. Mandela da şu ünlü sözleri ile tarihe geçmişti: “Filistinliler özgürlüklerine kavuşmadan bizim özgürlüklerimize kavuşmamız mümkün değildir.”

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin post-apartheid döneminde İsrail ile ilişkilerinin sancılı olduğu, Batı Şeria’dan gelen İsrail etiketli ürünlerin bu ülkeye ithallerine izin verilmediği, dünyada ilk akademik boykotun da Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından uygulandığı bir gerçek.

Ancak Mandela hiçbir zaman İran gibi İsrail’in varlığını reddetmemiş, her zaman iki devletli çözümden yana barışçıl bir tutum izlemiştir. Her türlü ayrımcılığa karşı çıkan bu efsanevi lider ülkesindeki Yahudilere karşı her zaman çok yakın durmuştur. 1994’te başkan seçilmesinden hemen sonra Rav Jak Steinharn, İsrail’in Güney Afrika Büyükelçisi Alon Liel ve o dönemin Yahudi Cemaati Başkanı Mervyn Smith ile görüşmüş, Cape Town’da Yahudi Kongresi’ni ve Şabat günü bir sinagogu ziyaret etmişti. Çalkantılı döneminde ülkeyi terk etmiş olan Yahudilere; “Gelin bu ülkeyi birlikte yeni baştan inşa edelim” çağrısında bulunmuştu.

Nitekim Netanyahu’nun da, “çağımızın en önemli kişilerinden biri” olarak nitelendirdiği Mandela sadece politik özgürlüğü için değil, ruhani özgürlüğü için de mücadele eden ve insanlığa her zaman ışık tutacak bir önderdi. 

1 Yorum