Avrupa Birliği bir çözüm mü?

AB ise bir yandan aşırı tutucu davranırken diğer yandan Ukrayna’yı birliğe katmaya çalışarak garip, anlaşılmaz bir politika izliyor. AB ayrıca bir yandan Türkiye ile vizesiz seyahat seçeneğini görüşürken, diğer yandan benzer görüşmeleri Rusya ile de sürdürüyor. Muhafazakâr Avrupa’nın bu girişimlerinin temeline bakıldığında, birlik içindeki ekonomiyi canlandırma endişeleri var hiç kuşkusuz.

Alber NASİ Köşe Yazısı
11 Aralık 2013 Çarşamba

İsrail, Ürdün ve Filistinliler arasında Kızıl Deniz - Ölü Deniz kanal anlaşmasını imzalandı. Her sene su kaybeden Ölü Deniz’in kurtarılması için son derece büyük bir önem taşıyan anlaşma, bir desalinezasyon (suyu tuzdan arındırma) tesisi de içeriyor. Anlaşmayla tuzdan ayrıştırılmış ve ‘gri su’ özelliğini taşıyan su, taraflarca paylaşılacak. Bu başlı başına çok önemli bir gelişme. Ancak dikkat ettiyseniz kendi başlarına hiçbir işi yapamayan, hiçbir konuda inisiyatif alamayan taraflar her zamanki gibi bu konu gibi basit, gizliliği olmayan ve son derece barışçıl anlaşmayı dahi ABD’de imzaladılar. Bu durumu anlayabilmek gerçekten son derece güç. Elbette anlaşma bölge için son derece önemli, ancak tarafların her seferinde, her konuda ABD’nin hamiliğini beklemeleri, ABD’ye başvurmaları bölgenin geleceği için hiç de umut verici değil.

Anlaşmanın düzgün işleyip işlemeyeceğini ise yakında göreceğiz. Su gibi elzem ve tarafların ihtiyaç duyduğu konuda anlaşmazlığa düşmeleri ve anlaşmayı işlemez hale getirmeleri her zaman mümkün. Özellikle son on üç senede taraflar arasında hemen hemen hiçbir konuda ciddi bir anlaşmaya varılmadığı göz önüne alındığında, bu seçenek son derece olası geliyor.

***

Bu günlerde dünya ekonomik anlamda son derece ilginç bir dönemden geçiyor. Merkez bankaları matbaalarını tam gaz çalıştırdığı halde bir türlü istenen etkiler yaratılamıyor. Borsalar coşsa bile, ABD’nin ocak sonunda yeni bir ekonomik krizle karşı karşıya kalması son derece mümkün. Federal Hükümet bir kez daha kepenk kapatabilir, hazırlıklı olun.

Öte yandan AB ekonomik anlamda gerçekten çok zor durumda. Buna karşın Euro ısrarla değer kazanıyor. Euro’nun değer kazanmasının altındaki tek sebep ise AB’nin lokomotif gücü Almanya’nın güçlü ekonomisi. AB önümüzdeki dönemde daha da kendi içine kapanıp durumunu iyice sorgulayacak gibi gözüküyor.

Eski Doğu Avrupa ülkelerini bir türlü Avrupa Birliği seviyesine getirememelerine rağmen şimdi de genişleme çerçevesinde Ukrayna’yı AB ile yakınlaşmaya çağırıyorlar. Ukrayna’yı yönetenler Rusya’dan uzaklaşmak istemediği için ve Rusya’nın tepkisinden çekindikleri için AB ile yakınlaşmaya pek sıcak bakmıyorlar. Bu durumda şöyle bir soru sormak doğru olabilir: AB’ye yakınlaşmak Ukrayna’nın sorununu çözer mi? Çözebilmesi biraz zor. Kanımca Ukrayna’nın Avrupa ile yakınlaşması ancak Rusya’dan biraz daha fazla taviz koparmasına vesile olabilir, o kadar.

AB ise bir yandan aşırı tutucu davranırken diğer yandan Ukrayna’yı birliğe katmaya çalışarak garip, anlaşılmaz bir politika izliyor. AB ayrıca bir yandan Türkiye ile vizesiz seyahat seçeneğini görüşürken, diğer yandan benzer görüşmeleri Rusya ile de sürdürüyor. Muhafazakâr Avrupa’nın bu girişimlerinin temeline bakıldığında, birlik içindeki ekonomiyi canlandırma endişeleri var hiç kuşkusuz.

Kaldı ki hali hazırda belli bir gelir düzeyine sahip kişileri engellemeleri zaten mümkün değil. Örneğin Latvia’da 100 bin Euro’luk gayrimenkul yatırımı alan herkes (buna Çinliler de dâhil) otomatik olarak oturma iznine sahip oluyor. Bu da dolaylı olarak AB’de serbest dolaşım hakkına sahip oluyorlar demektir. Önümüzdeki dönem AB, genişleme politikasını yeniden gözden geçirecek ve ekonomisini ayakta tutmanın yollarını nasıl arttıracağı hakkında ciddi bir şekilde düşünecek gibi gözüküyor.