AVM bir iki, AVM bir iki…

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
27 Kasım 2013 Çarşamba

Herkesin farklı değer yargıları; beğenileri ve beğenmedikleri, ya da  boş zamanlarını nasıl değerlendirdikleri kendi tasarruflarındadır. Toprağı neredeyse sadece saksıda görecek olan İstanbul’umuzda nedeni ne olursa olsun kesilen her ağaç oksijeni azaltmak, görüntüyü çirkinleştirmekle kalmıyor, ‘şehir planlamacılığı’ kavramını bir kez daha yok ediyor.

AVM’ler asla haz aldığım mekânlar olmadı. Bu gelişmeleri görmeye yetişemeyen rahmetli babam, ‘Ayakkabıyı ayakkabıcıdan, çantayı çantacıdan alacaksın’ derdi…

AVM’lerin boyutu büyüdükçe ‘klostrofobim’ o oranda artıyor. Günün hangi saatinde olduğumu anlamadığım yapay ışıklar, dön dolaş aynı yere geldiğin mağazalar… Özel bir alışveriş için gidilmiyorsa, bir AVM’de ne yapılır?

Fusion tarzı bir restoranın böylesi bir merkezde yeri var mıdır? Bunlar sadece kendi görüşlerim. Ekonomik açıdan getiri veya götürüleri hakkında en ufak bir fikrim yok.

Şahsen sadece yaşadığım semtte bulunan nispeten küçük bir AVM’ye ihtiyaçlarımı almak ve üst katta bulunan sinemasına gitmek için girerim.

Her ne kadar pazar günleri ve hafta içi gece 22.00’ye kadar açık olsalar da, çalışan kesimin en yoğun alışveriş yaptığı zaman diliminin bu olduğuna inanmıyorum.

Sonuç olarak gitmiyor muyum? Gidiyorum ama vitrinlerin önünde dikilip zaman geçirmiyorum.

Öyle veya böyle AVM’ler belli bir kesime hitap eden son yılların trendi.

Nitekim yakın zamanda Zincirlikuyu civarında açılan son AVM yaşlı, genç, çoluk çocuk, herkesin merakını cezp etti. Evet, sanırım bir AVM’yi tanımlayacak en güzel sözcük ‘merak’. Bir ara rehber eşliğinde Zincirlikuyu’daki AVM’ye tanıtım turları yapılacak gibi söylenenlere inananlar düşündüğümüzden çok çıktı.

Durduk yerde niye AVM’lere takıldım. Çok sevdiğim arkadaşlarımın yurtdışından gelen torunlarına hediye almak için mahallemdeki AVM’ye girdim. Hedef dükkânım belli. Keyifli alışverişimi tamamladıktan sonra başka yerlere takılmamak için doğru asansöre bindim. Şeffaf camdan yukarı çıkarken gözüme Hanukiya benzeri bir parça takıldı. Aşağı indiğimde dükkânın vitrininde ‘Hanukiya’ filan yoktu.

Hanuka Bayramı yaklaştığından şuur altıma yerleşmiş olmalıydı.

Günümüzde genç evliler bir Hanukiya aldıklarında geleneksel bir objeyi mi, yoksa tümüyle modern bir tasarımı mı yeğlerler?” diye düşündüm.

Hag Hanuka Sameah; ışıklar hep içinizi aydınlatsın.