Bellek oyunları

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir görüntü, anılarımın gizli bir köşesinde yer alıyor: Oturan bir mermer aslan heykeli!

İki-üç yaşlarında olmalıyım. Annem beni eskiden Konak’taki Bahri Baba Parkı’na götürürdü. Benim o çocuk boyumun belki dört-beş katı olan bembeyaz mermerden yapılmış heykel, parkın ortasında yer alırdı. Her gidişimizde, bana çok görkemli görünen o heykele doğru koşar, mermer tabanına tırmanır, kalın gövdesine sarılmaya çalışırdım. Gelen diğer küçük çocuklar da aynı şeyi yaparlardı.

Altmış yıl geçmiş o günlerin üstünden... Şimdi nerede bir aslan heykeli görsem, geçmişteki o görüntüler, birer birer belleğimin raflarından düşüp karşıma çıkıyorlar. Bunun gibi kimi unutulmuş olaylar, uzun süredir yaşantımdan çıkmış insanlar… Bazen bunlar gerçekten yaşandı mı, diye kuşkuya düştüklerim olmuyor değil, ama ne önemi var? Değil mi ki o filmin bir oyuncusu ya da bir izleyicisi olarak içinde yer alıyorum, o görüntüler de yaşantımın birer parçası sayılabilir.

Goethe, anılarını anlattığı Şiir ve Gerçek’in ilk satırlarında şöyle diyor:

“İnsan çocukluğunun ilk zamanlarında karşılaşmış olduğu şeyleri hatırlamak istediği vakit, çok defa başkalarından işittikleriyle, kendi gözleriyle gerçekten gördüklerini birbirine karıştırıyor.”

İlginçtir, yaşantımın kimi dönemleri tüm ayrıntılarıyla gözümün önünden geçerken, kimi anlar sanki hiç yaşanmamış gibi bir sis bulutunun arkasında saklı kalabiliyor. Bazen de aile bireylerinden ya da arkadaşlarımdan birinin anlattıklarını, uzun yıllar sonra kendim yaşamışım sanıyorum.

Bunlar belleğimin bana oynadığı bir oyun da olabilir, geçen yılların birikiminde, kimi anıları sahiplenme duygusu da…

Bu konuda en somut kanıtlar fotoğraflar ve günceler oluyor.

Daha ilk kalem denemelerimle oyalandığım yıllarda, büyük bir keyifle güncelerini okuduğum yazarlardan etkilenerek, aynı amaçla kendime kalınca bir defter almıştım. Her gün yaşadıklarımla birlikte, duygu ve düşüncelerimi bu deftere yazacaktım. İki yıl kadar bunu özenerek sürdürdüm. Sonra askerlik, iş, evlilik, çocuklar derken bu defter bir kez daha açılmamak üzere kapandı. Aradan geçen bunca yıl sonra, sonlandırılmış bu çaba için hayıflanmamak elde değil. Keşke kısa notlarla da olsa bu işi sürdürebilseydim!

Geçenlerde nasılsa aklıma takıldı, oturup uzun zamandır elime almadığım bu defteri karıştırdım. Unuttuğum kimi olaylar, uzun yıllardır göremediğim arkadaşlar, bir bir gözümün önüne geldi. Ayrıca o dönemde edebiyat alanındaki çabalarım, düşünce ve olaylara vermiş olduğum tepkiler, satırlara yansıyan sessiz başkaldırılarım, belleğimde canlanmaya başladı. Hem de hiç kuşkuya yer bırakmadan…

Unutkanlığımı elbette ki çok doğal karşılıyorum; ancak belleğimin oyununa gelmeden, gerçeğin kıvılcımlarını tutuşturacak kimi araçlar, sanırım yaş ilerledikçe daha önemli bir konuma geliyorlar.