Şükretmek, affetmek…

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
4 Eylül 2013 Çarşamba

Eylül, Ada’da en sevdiğim aylardan biri. Ne çok sıcak, ne çok soğuk; ne çok ıssız, ne de çok kalabalık. Gerçi akşamları İskele’den eve dönerken ışıkların azaldığını, kimi panjurların kapanmış olduğunu görüyorum. Bu da bazı okulların açıldığının bir göstergesi. Her okul kendince bir program uyguluyor. Ayın 2’sinde eğitim yılına başlayan altı yaşındaki çocuklar, ayın 16’sında başlayacak olanlardan daha mı bilinçli olacaklar? Kışlık ev ortamına alışsınlar diye ağustos sonunda taşınan aileler söz konusu programdan pek de mutlu görünmüyorlar. Nitekim deniz otobüsünü beklerken çoğu ‘Çarşamba günü bayram için geri geleceğiz’ diyordu.

Günlük yaşamın karmaşası içinde Roş Aşana evin hanımı için pırasa, ıspanak, balık, elma reçeli v.s’nin hazırlığıdır. İşin gerçek yanı ise, hoşa gitsin gitmesin, bu gelenekler gerek çalışan genç nesil, gerekse orta yaş üstünü artık maddi manevi zorlamaya başlıyor. ‘Görmedim, duymadım…’ sendromunu yaşayıp, ‘Yok artık daha neler’ diyebilirsiniz. Ama birçok aile bu sene Roş Aşana’yı evinin dışında, bir restoranda kutlayacak. Kınamıyorum; belki ev sıcaklığı olmayacak ama en azından aileler bir arada olacak. Ya Pesah’ta ne olacak? Eğer sofralar imece usulü yapılmaya başlanmazsa, iyi olmayacak. Zira sadece ev sahibine yüklenme devri geçiyor. Tabii geniş ailelerde herkesin alıştığı damak tadının sürdürülmesi şartıyla. Yani o eve gelen herkes annesinin pırasa köftesini, büyükannesinin burmuelolarını bulacak.

Daha önemlisi ise, Roş Aşana’nın bir bayram sofrası ve yaratılışın ilk günü olmasının dışında da anlam taşıdığını hatırlamaktır. Roş Aşana ile Yom Kipur arasındaki on gün ‘manevi hesaplaşma’ dönemidir. Yıl boyunca yaptığımız doğruları ve yanlışları düşünür, bunun için af dileriz. Şükretmek, affetmek, kendimizi düzeltmeye çalışmak bir erdemdir.

5774 yılı nar taneleri kadar bereketli ve sağlıklı geçsin.

***

Roş Aşana münasebetiyle bir teşekkürüm de Yakup Barouh’a. Geçen hafta gazeteleri poşetlerine dolduran Şalom elemanları, masanın kenarında büyükçe bir kutudan da ilaveler yapıyorlardı. Merak edip ne olduğuna baktım ve çocuk gibi sevindim. İçlerinde yıllardır kullanmaya alıştığımız ‘İzidor Barouh Takvimleri’ vardı. Gerçi takvimleri artık oğlu Yakup Barouh babasının anısına bastırıyor. Ama adı hala İzidor Barouh Takvimi olarak söylenmeye devam ediyor. Bu vesile ile Barouh Ailesi’ne mutlu bir yıl dilerim.