Olimpiyatlar

Rudi DİRİMAN Köşe Yazısı
10 Temmuz 2013 Çarşamba

Türkiye 2020 Olimpiyatları aday ülkelerden bir tanesi… Ülke olarak oldukça hevesli olmamıza rağmen bir türlü olimpiyatları, Türkiye’de gerçekleştiremedik. Hürriyet Spor’daki köşesinde Bilgin Gökberk’in dediği gibi aslında “Olimpiyatları İstanbul’a alamamak almaktan daha zor.”

Tabii ki olimpiyat organizasyonun Türkiye’ye verilmemesinde  birçok neden var? Altyapı sorunu, olimpiyatlardaki sportif başarı, lobi çalışmaları gibi birçok neden sayılabilir. Aslında benim merak ettiğim konu ülkelerin Olimpiyat Oyunları’na neden bu kadar hevesli olduğu.

Olimpiyatların görünürdeki en büyük faydası, gerçekleştirildiği ülkede birçok spor tesisinin kurulması ve sporcu yetiştirmesi fakat bunun dışında ülkelere hem negatif hem de pozitif birçok fayda sağlıyor. Olimpiyatların gerçekleştiği ülkelerde daha fazla sporcu yetiştiriliyor, spor kültürünün daha fazla gelişmesine neden oluyor.

Her ne kadar olimpiyatların ülkeler için görünürdeki faydası spor aktiviteleri, yarışma duygusu gibi görünse de, buna ek olarak ekonomik büyümeye katkı sağlıyor. Daha fazla yol, inşaat ve insanlara farklı iş imkanlarının doğması bir yana, tabii ki de ülkenin tanıtımında da kolaylıklar sağlaması gibi birçok pozitif etkisi oluyor. Bu yüzden Türkiye gibi birçok ülke  bu uluslararası organizasyonu gerçekleştirmek için kıyasıya yarışıyor. Örneğin Sidney 2000 Olimpiyatları’nda Avustralya 4,7 milyar dolar kazandı;  114.966 yeni iş sahası yaratıldı. Bunun yanında emlak, turizm ve yeme-içme sektörlerinde iş hacmi arttı.

Fakat bunun yanında bir ülkenin gelişim düzeyini sadece ekonomik verilere, yeni yollara bağlamamak gerekir. İstanbul’daki Olimpiyatların bu rakamlara bakılarak, aslında ekonomik olarak ne kadar fayda sağlanabileceği ve yöneticilerin buradaki hevesleri oldukça anlaşılabilir.

Fakat bence asıl anlaşılamayan da bu; bir ülkenin gelişmişlik düzeyi sadece yeni yapılan binalar ile ölçülmez; insanlara özelikle gençlere sağladığı sosyal aktiviteler, eğitimde fırsat eşitliği, bilim ve sanatın gelişmesi ile ölçülür. Toplumun kültürel zenginliği ve özgürlükleri ile de ölçülür. Sosyal ve ekonomik büyümenin paralel olarak gerçekleşmesi daha sağlıklı daha anlaşılabilirdir.

Yoksa Brezilya gibi futbola yatıp kalkan insanlar Dünya Kupası’nı istemiyoruz diyerek sokaklara protestolar gerçekleştirmeleri, olup biteni televizyon başından izleyen bizlere çok da anlaşılabilir gelmez.