İran’da yaşam ve seçimler…

İran’da gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimi ile Ahmedinecad dönemi sona eriyor. Ortadoğu’nun en önemli aktörlerinden biri olan bu ülkede ulusalcıların iktidardan uzaklaştırılarak muhafazakârların gücü ele geçirmesi ne gibi gelişmelere yol açabilir? Holokost ve İsrail’in varlığının reddine dayalı, Batı ile uzlaşmaz politikalarda bir değişim yaşanabilir mi?

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı 0 yorum
5 Haziran 2013 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta Kabataş’tan Büyükada motoruna bindim, yolcuların yüzde doksanı Arap ülkelerinden. Tabi hangi ülkeden oldukları anlaşılmıyor, hele giysilerine bakarak bir sonuca varmak hiç mümkün değil. Kadınların bir kısmının sadece siyah çarşafın altından gözleri gözükürken, kiminin çarşafı daha renkli, kiminin ise başı örtülü…

Bazıları makyajları, kırmızı rujları, düşük kemerli blucinleri ile göze çarpıyor. Dayanamadım, merakımdan sordum, nerelisiniz diye; ‘İranlı’ yanıtını aldım. Anlaşılan yasaklarla köşe kapmaca oynayan, yaşam tarzından ödün vermek istemeyen bir kesim uçaktan iner inmez özgürlüğünün tadını çıkarmaya başlıyor. Oysa ülkelerine geri döndüklerinde kahkahalar atarak konuşan o kadınların yüzleri yine ciddi bir ifadeye bürünmek zorunda kalacak.

Bir animasyon filmi olan ‘Persepolis’ aklıma geldi ve ‘Şiraz’ın Eylülleri’ gibi okuduğum diğer bazı kitaplar… Otobüse kadınların ayrı, erkeklerin ayrı bindiği, kırmızı, sarı, yeşil, gibi çekici renkte giysilerin, evlerde çanak antenin, kablolu TV’nin, internette ABD gibi sakıncalı ülkelerden ileti alıp göndermenin yasak olduğu, erkeklerin kravat takmadıkları bu komşu ülkeyi düşündüm.

Herkesin inançları doğrultusunda giyinebileceği bir anlayıştan yana olmama rağmen ilk bakışta çağ dışı diye nitelendirebileceğimiz Ayetullahların diyarının bazı olumlu yönleri de yok değilmiş. Örneğin trafikte kavga, sataşma, sövgü yokmuş. Temiz giyimli halk arasında sigara içenlerin oranı düşükmüş. Yollara tükürene rastlanmıyormuş. Ne de olsa tarihi kökleri çok eskilere dayanan yüksek bir medeniyetin devamı. Aklıma Noah Gordon’un ‘Hekim’ kitabı geliyor.

Peki, İran’ı Batı dünyası ile karşı karşıya getiren sebep ne? Amerikalı gazeteci Thomas L.Friedman bu olguyu şöyle açıklıyor: “1970’lerin sonunda iki lider tarihi ziyaretler yapmıştı. Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat İsrail’e, Ayetullah Humeyni ise Paris’ten Tahran’a uçmuştu. Son 30 yıldır Ortadoğu ve Müslüman dünyadaki siyaset birçok bakımdan bu ikisinin rakip vizyonları arasındaki bir mücadeleye sahne oldu. Sedat geleceğin geçmişi gömmesi ve Araplarla Müslümanların geleceklerini İsrail’le barış, Batı’yla entegrasyon ve modernliği kucaklama temelinde inşa etmeleri gerektiğini savunuyordu. Humeyni ise geçmişin geleceği gömmesinden ve İranlılarla Müslümanların geleceklerini İsrail’e karşı düşmanlık, Batı’dan yalıtılma ve modernliği püriten bir İslam’a feda etmek temelinde kurmalarından yanaydı.” (Radikal Gazetesi, Radikal İslam’ı İyi Yönetim Alt eder, 27.07.2009)

 Nükleer programa yönelik tehditler,  Lübnan ve Filistin meselelerinde, özellikle mezhep kavgalarına dayanan Suriye politikaları sonucu Arap ülkeleriyle gerilen ilişkiler, İran’ı ‘güç gösterisi’ ve ‘müzakere’ girişimlerini bir sopa ve havuç stratejisi olarak kullanmaya sevk etti. Holokost ve İsrail’in varlığının reddi İran’ı dış politikada Batı ile uzlaşmaz marjinal bir ülke konumuna soktu.

14 Haziranda gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçiminde iki kez seçim kazanan Ahmedinecad dönemi sona eriyor. Meclis Başkanı Muhammed Dehghan, dünürü Esfandiyar Rahim Meşai’yi destekleyen Ahmedinecad’ı aynen Rusya’da Putin/Medvedev’in yolundan gitmeyi hedeflemekle suçladı.

Sonuçta Ahmedinecad’ın desteklediği Meşai ve reformculara zaman zaman arka çıktığı için tepkileri çeken eski cumhurbaşkanı Ali Ekber Rafsancani’nin adaylıkları Anayasa Koruyucular Konseyi tarafından ret edildi. Bu durum sistemin ‘ne denli meşru’ bir zemine dayandığını gözler önüne seriyor.

Cumhurbaşkanı seçiminde muhafazakârlar ile ulusalcılar arasındaki güç savaşını dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızlarının kazanacağı belli. Sekiz aday arasından Muhafazakârların en güçlü adayı Güvenlik Konseyi Başkanı Sait Celili. Hamaney’e yakın diğer bir aday ise 1994 yılında 85 kişinin ölümü ile sonuçlanan Buenos Aires’teki AMIA Yahudi Cemaati Merkezi’ne bombalı saldırıyı düzenleyen fizikçi Ali Ekbar Velayati

Devletin şiddet araçlarını, ekonominin dağıtım mekanizmasını ele geçirerek devletleşen molla örgütlenmesinin ulusalcılık kartını kullanarak dünyaya meydan okuyan Ahmedinecad ekibini bu seçimlerde tasfiye edeceği anlaşılıyor.

Ahmedinecad ekibinin tasfiye edilmesi ile İran’ın tehdit unsuru olarak kullandığı nükleer programından vazgeçip vazgeçmeyeceği ise ayrı bir önem taşımakta. Pek olası görülmemekle birlikte bu yönde atılabilecek geri adımlar dünya ve bölgede gerilimin azalmasına katkıda bulunabilir. Ancak mevcut statükoyu değiştirebilecek, reformlardan yana bir iktidar henüz ufukta görünmüyor.

 

1 Yorum