Gazze’ye mayısta gitmemeyi tercih etmek

Bazen sırlar gereklidir. Sırlar kişisel ilişkilerde güveni test etmenin en önemli yoludur. Birisinin gerçekten güvenilir olduğunu anlamanın en ilgi çekici testlerinden birisi ona bir yalan söylemek ve yalanınızın kaç kişiye ne kadar hızlı ulaştığını görmektir. Devletlerarası ilişkilerde bu özenle uzak durulması gereken bir tuzaktır. Hatta bir adım daha ileri gidelim, uluslararası politika kapalı kapılar arasında söylenenlerle yönetilir.

Pınar TREMBLAY Köşe Yazısı
1 Mayıs 2013 Çarşamba

Bazen sırlar gereklidir. Sırlar kişisel ilişkilerde güveni test etmenin en önemli yoludur. Birisinin gerçekten güvenilir olduğunu anlamanın en ilgi çekici testlerinden birisi ona bir yalan söylemek ve yalanınızın kaç kişiye ne kadar hızlı ulaştığını görmektir. Devletlerarası ilişkilerde bu özenle uzak durulması gereken bir tuzaktır. Hatta bir adım daha ileri gidelim, uluslararası politika kapalı kapılar arasında söylenenlerle yönetilir. Kamuoyuna yansıyanları iki kategoriye ayırabiliriz, yanlış sözler ve doğru sözler. Doğru sözler zamanı gelmiş, hasat edilmeye hazır ürünlerdir. Söylendiği anda istedikleri amaca ulaşırlar. Yanlış sözlerse başlı başına tehlikedir. Kasti ya da kaza ile söylenmiş olabilirler, ama seyirci bedeli olan sözlerdir, kamuoyunda söylenmişlikler. Geri almak zordur, özür dilemek başka bir zor oyun.

Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni dönem Dışişleri Bakanı John Kerry kamuoyu önünde söylenmese daha iyi olacak olan, ABD’nin Başbakan Erdoğan’ın Gazze’ye mayısta gitmesini uygun görmediklerini ya da ertelemesini rica etmesiyle ilgili sözlerinden bahsetmek gerekiyor. Bu inatlaşma oyununa yeni bir başlangıç olabilir. Genellikle uluslararası ilişkiler tarihi, zaten böyle inatlaşmaların yarattığı boşlukları ölçmekle geçer. Bunca yıllık eğitimim bana bu tip inatlaşmaların nasıl önlenebileceği hakkında ne öğretti? Öncelikle önümüzde iki yol var, birincisi Erdoğan mayısta planladığı üzere Gazze’ye gidecek, ikincisi ise gezi tarihi ertelenecek. İki senaryoyu da inceleyelim. Hem ABD, hem Batı Şeria’daki El Fetih, hem de İsrail, Erdoğan’dan gezisini ertelemesini istediler. Hamas ise gezinin gerçekleşmesinin ABD’nin Ortadoğu’daki son gücünü de yok edeceğini ilan etti. Büyük sözler umarsız düşlerin ürünüdür çoğu zaman. Onları daha fazla örselemeden bu inatlaşma nasıl çözülür? Erdoğan, her şeye rağmen Gazze’ye mayısta giderse bu geziyi daha fazla büyütmemek ve normalleşme sürecinin bir parçası olarak görmekte fayda var. Bu hem Filistinliler, hem İsrail, hem de Türkiye için en ideal senaryo olabilir. Bükemediğiniz eli öpmek zorunda değilsiniz bence, el sıkışmak da mümkün olabilir.

İkinci senaryo Erdoğan’ın gezinin ertelenmesini sağlamak olacaktır. Burada işte inatlaşmanın dizginlenmesini gözlemleyebiliriz. Öncelikle Hamas ve El Fetih’i bir araya getirmeye çalışan Türkiye, bu gezinin Hamas ve El Fetih arasındaki uçurumu arttıracağına ikna edilebilir. Burada Erdoğan için en önemli kaygı gezisinin Filistin halkına faydadan çok zarar getireceğine ikna olmasıdır. Eğer Erdoğan ve AK Parti’nin iç halkası bu gezinin hem Erdoğan’ın imajına hem de Filistin halkının geleceğine Mayıs 2013’te değil, daha sonraki bir tarihte daha faydalı olacağına inanırsa gezi ertelenebilir. Filistin halkı büyük sözlerin acılarıyla yaşayan bir halk, yıllarca o Arap ülkesinden bu Arap ülkesine sürülen, her savaşta bir başka ülkeden apansızın atılan, hiçbir yerde yerleşik olamayan yüreği kırık, hayalleri örselenmiş bir halk. Katar Şeyhi’nin gezisi gazeteler için belki heyecan verici başlıklar üretti, ancak Gazze halkı hâlâ Hamas, İslami Cihad ve diğer bölünmeler arasında yaşıyor. Müslüman Kardeşler’in büyük sözleri de yeni hayal kırıklıkları yarattı Gazze’de. Refah geçidini hep açık tutacağına söz veren Mursi, sonunda tünellere su pompaladı. İran’la ilişkilerini kesmesi istenen, Suriye’de rejime ve Hizbullah’a karşı karşıya kalan Hamas maddi sıkıntılar altında ‘El Fetihleşmeme’ çabasında. Başbakan Erdoğan ve Mavi Marmara sembolik bir temizlik ve inanma duygusu veriyor pek çok Gazzeliye. Türkiye, İsrail’le ilişkilerini normalleştirebilirse Filistin halkı, özellikle Gazzeliler için okul, hastane, işyeri gibi pek çok hizmeti götürebilir. Ancak bunlar Türkiye’nin hem tüm Filistinlilerin hem de İsrail hükümetinin güvenini sağlamasıyla mümkün olabilir. Erdoğan ve AK Parti tabanının rüyalarının temeli mutlu, huzurlu Gazzeliler görmek. Gazze’nin ablukasını bir nebze hafifletmekse amaç, bunun yöntemi tüm partilerin onayladığı, kutsadığı zamanda zeytin dalı ve gururla Gazze’ye gitmektir. İsrail’in, ABD’nin ve daha da önemlisi El Fetih’in ve pek çok Gazzelinin onaylamadığı zamanda bir inadın kurbanı olarak Gazze’ye varmanın kazancı nedir?

Cesur sloganlar, yok edici tehditler ve haykırış dolu manifestolar yazılabilir elbette. Yazılıyor da. Ortadoğu’nun şu andaki hali kamuoyunda söylenen pek çok büyük neon ışıklı sözlerle dolu. Ve lakin bu büyük sözleri tutmak mümkün olmuyor. Sonrasında düş kırıklıklarıyla ezilmiş yaralı bir gençlik bırakıyoruz. Türkiye’nin ve Erdoğan’ın Gazzelilere umut olması amaç ise, bunun inat için değil inanç için yapılması gerekmez mi?

 

* California State Polytechnic University öğretim görevlisi olan Pınar Tremblay, Al Monitor internet sitesi ile Hurriyet Daily News ve Today’s Zaman gazetelerinin yazarı.