Türk Musevi Cemaati ve Yaşayan Kütüphane projesi üstüne… Kitabı kapağına göre yargılama!

Mois GABAY Köşe Yazısı
20 Şubat 2013 Çarşamba

Günümüzde toplum olarak yaşadığımız birçok sorunun tarihsel geçmişine bakmak, sorunlarımızın derinine inip yüzleşmek geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlar. Geçtiğimiz pazar günü birkaç yıldır bu bağlamda adını duyduğum bir faaliyete katılmanın mutluluğunu yaşadım. 2007 yılından beri çeşitli festival ve etkinliklerde yer alan, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Bilgi Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Birimi tarafından yürütülen “Yaşayan Kütüphane” projesi If İstanbul Bağımsız Film Festivali kapsamında bir kez daha okuyucuları ile buluştu. Yaşayan Kütüphane ’deki kitap konularının ortak özellikleri bu ülkede herhangi bir sebeple “ötekileştirilmiş” olmaları. Etnik, kültürel, mesleki, dini, sağlık, cinsiyet kimliği özellikleri nedeni ile toplumda haklarında önyargılar bulunan konulardan oluşan bir ‘kitap kataloğu’ gün boyunca onları keşfedecek okuyucularını bekliyor. Siz konu başlıklarını inceledikten sonra, karşınızda okuyacağınız bir kitap yerine sizinle sohbet etmek üzere hazır bekleyen bir insan buluyorsunuz. Bu insanların hepsi toplumun bir kesiminin zihninde ‘yabancı’ veya ‘öteki’ olarak konumlandırılmış bireyler, eski bir seks işçisi, bir transseksüel veya bir Yahudi, Ermeni, Kürt, Alevi, şizofren, gay ya da lezbiyen, HIV+ ile birebir bir odada karşılıklı yarım saat süresince aklınızdaki önyargıları yok etmek adına sohbet edebiliyorsunuz.

Yaşayan kütüphaneye girmeden evvel kitap başlıkları ve toplumsal algılara bir göz atmak istedim. Alt başlıklar bile içimizdeki önyargılar hakkında ipuçları vermekteydi. Yahudi: Yabancı, zengin, Amerika yandaşı, düşman, bölücü, sinsi, para düşkünü, tüccar, cimri idi. Ermeni’nin alt başlıkları ise: düşman, göçmen, zengin, gâvur, misyoner, hain sözcükleriydi. Kürt konusunu açtığınızda cahil, kaba, bölücü, PKK’lı, aslen Türk, aşiretçi alt başlıkları ile karşılaştım. Birkaç arkadaş olarak o an müsait olan Ermeni kitap konusunu seçtik. Yahudi konusunu seçip körler sağırlar birbirini ağırlar seremonisi yapmak yerine bize yine yakın ama bir o kadar da farklı sorunları ile bir diğer ötekiyi tanımak doğru bir diyalog kurmak için önemliydi. Bu arada Yahudi kitap olarak projede Dr Niso Benalkabes ve Henri Çiprut görev aldı. Biz Ermeni kitabı okuduğumuz sıralarda bu iki kitap kardeşimiz de hararetli bir şekilde kendi okuyucularıyla paylaşımda bulundular. Geçtiğimiz yıllarda Yahudi kitap olarak da görev alan Ceni Palti ise bu sene psikolog kitap olarak okuyucuları ile buluşmuştu. Kitabımız bize ayırdığı kırk beş dakikalık sürede tüm sorularımızı çekinmeden yanıtladı. Yakın zamanda Samatya’da yaşanan saldırı ve diğer şiddet olayları, halen çözülememiş Hrant Dink Cinayeti, 1915 olaylarının cemaate yansıması sohbetimizin ana başlıklarıydı. Okuma seansı esnasında grupta bir Kürt dinleyicinin de olması ortamı daha da renklendirdi. Bize verilen süre sonunda o zamana kadar doğru bildiğimizi sandığımız birçok önyargımız ile de yüzleşmiş olduk. Bir sonraki kitabımız ise ‘Feminist’ kitaptı. Bu kez yarım saat süre ile bir feministin ağzından Türkiye’de feminizm algısı, yaşanılan zorluklar, son dönemlerde gündeme gelen kürtaj sorunu gibi konuları ele aldık. Etkinlik çıkışında aklıma ilk gelen fikir bu tip bir projenin Türk Musevi Cemaati tarafından da neden yapılmadığı idi? Yapılan anketlerde Türkiye’de Yahudi algısının ne kadar eksik olduğu gözlemlendi. Bunu değiştirmek için Yaşayan Kütüphane projesi gibi sadece Türk Musevi Cemaati’ne de özel bir proje Avrupa Yahudi Günü gibi geniş toplumla buluşulan etkinliklerde hayata geçirilebilir. Bir düşünsenize konular olarak Yahudi-Musevi, Yahudi-İsrail, Yahudi-Sefarad-Aşkenaz,Yahudi-Ladino-Türkçe,Yahudi-İstanbul gibi örnekler seçilse ve konusunda uzman dindaşlarımız üniversitelerde, toplu etkinliklerde tanıtım için görev alsa bir yol kat edebiliriz belki? Projenin bir başka versiyonu da kendi toplumsal tarihimizi doğru algılamak için uygulanabilir. Galata’da tam gün farklı mekânlarda değişik konular hakkında toplumuzda belli yaş üstündeki bireylerin gençlerle buluştuğu bir yaşayan kitap projesi toplumumuzu doğru okumakta yararlı olabilir. Yaşayan kitabın organizatörleri kendi içerisinde de bu projeyi yürütmek isteyen herkese destek vermeye hazır. Eğer projeyi Yaşayan Kitap ile uygulamayı düşünürseniz maddi destek sürecinde de beraber hareket edebilir veya en azından onlardan yardım alabilirsiniz. Pazar günü kendi çabaları ile adeta iğne ile kuyu kazmaya çalışan genç kitapları ve onları okumaya gelen çoğu üniversiteli genci gördüğümde halen atılması gereken ne çok adım olduğunu bir kez daha anladım. Dileğim, bu projenin en yakın zamanda daha çok mekân ve okuyucu ile buluşmasıdır. Ötekileştirdiklerimizi anlamaya çalışmak, ‘toplumsal barış’ anlamında atmamız gereken en önemli adımdır. Sizde yaşayan kitapların t-shirtlerindeki slogana kulak verin ve yaşayan kitapları dinlemeden “Kitabı kapağına göre yargılamayın”. Sessiz olmak yerine yaşayan kütüphanede birbirinizi anlamak için bol bol konuşun, sorun, öğrenin. Projenin tüm destekçilerine ülkemizdeki ‘insan haklarına’ yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür ederim.