Süper Vikingler

Güneşin zar-zor doğduğu toprakların insanları bugün tüm dünyaya ‘adam’ gibi yaşamanın modelini sunuyorlar. Özgürlük, şeffaflık ve güven üzerine kurdukları hayat biçimleriyle herkesten bir adım ötede koşup mesafeyi de gittikçe açıyorlar.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 0 yorum
20 Şubat 2013 Çarşamba

Birkaç yıl önceydi. Finlandiya’nın küçük bir sanayii kenti olan Oulu’da bir erken sabah vakti; 07.30 civarı. Hava eksi 15 derece ve her taraf kar ve buzla kaplı. Otelimin penceresine yaklaşıp karanlık sabahta, aşağıdan gelen küçük çocuk seslerini anlamaya çalışıyorum.

Gördüğüm manzara nereden geldiğimi ve o an nerede olduğumu hatırlatacaktı nitekim. Onlarca, 8-10 yaşlardaki kızlı erkekli çocuk, bisikletleriyle buzlu yollarda iki kilometre ötedeki okullarına gidiyorlar. Kar, buz, karanlık, eksi 15 ve küçücük çocuklar başlarında kimse olmaksızın bisikletle yol alıyorlar okullarına doğru! Ya, bizde nasıl giderler diyemeden edemedim. Evlerinin iki adım ötesine gelen servis arabalarına binen çocuklarımız. Aradaki farkın faturasının ne olduğunu hayat gösteriyor zaten...

***

İsveç, Danimarka, Norveç ve Finlandiya. Bin yıl öncesinin korsan Vikinglerin torunlarının coğrafyası, yüzyıl öncesinin Avrupa’nın en yoksul toprakları bugün bütün dünyaya insan kalitesiyle, yönetim başarısı ile, ekonomisi ve herşeyden önce insana güvenen kültürüyle örnek oluyor.

Avrupa ve ABD krize saplanırken, bu dört ülke 1970’lerden beri sürdürdükleri politikalar ve yaşam biçimi ile her anlamda yükselişlerini sürdürüyor.

Yılın büyük bir bölümünü soğuk ve karla geçiren, kışın karanlığının insanı depresyona sürükleyebileceği ve kilometrelerce alanın insandan yoksun olduğu bu İskandinav ülkeleri nasıl oluyordu da yapılan araştırmalara göre dünyanın en mutlu coğrafyası oluyordu? Dahası var. Zenginlikte de listenin başındayken, devlete güven de tavan yapmakta. Yolsuzlukta ise en sonda olmaları ne çok şeyi ifade ediyor! 1970’lerde başladıkları, devletin ağırlıkta olduğu sosyal demokrasi ile zenginliği ve üretimi eşitçe dağıtan bu sistem, değişen küresel dinamikler sonucu, devasa devlet ekonomisinin olumsuzluklarına yenik düşmeye başlasa da, yetenekli ve vizyoner yöneticileri sayesinde, girişimciliği ön plana çıkaran bir yeni tür sosyal devlet anlayışını yarattılar. Üstelik Çin mucizesinden önce Çin taktiği uygulayarak, özel şirketlerin kurulmasına ön ayak olurken devleti onlarla ortak yaptılar. Böylelikle vahşi kapitalizmi durduracak kontrol mekanizmasını da devreye sokmuş oldular. Avrupa’nın kendine özgü en anlamlı ‘devlet kapitalizmi’ni uyguladılar.

İnsani sermayeye yatırım ve kapitalist sistemin kimi zararlarından toplumu kurtarmak. Formül buydu ve çok başarılı oldular. Ayrıca şeffaflaşma sayesinde örneğin İsveç’de hangi siyasetçinin bisiklet, hangisinin limuzin kullandığı bilgisine saniyede ulaşılacak altyapıyı kurdular.

Kadının tamamını işgücüne kattılar. Danimarka’da kadınların yüzde 72’si çalışmakta. İsveç’de parlamentoda kadın ve erkek milletvekili sayısının eşit olması dünyada tek örnek.

Haliyle, eğitime büyük önem verdiler. Finlandiya’nın eğitim sisteminin dünyanın en başarılısı olduğunun ortaya çıkması tesadüf değil. Üstelik özel okullara gitmek isteyen öğrencilere de hükümet, devlet okulu hakkından oluşan payı isteyenlere vererek bu okullara yönelmelerini de teşvik ettiler, ek bir maliyeti kaldırabileceklere.

Müslüman dinini öğreten okullardan tutun da, hippilik kültürünü veren okullara kadar müthiş bir özgürlüğü hakim kıldılar, özel okullarda. Tabii ki hepsinin performansları devlet eliyle sıkıca takip edilmekte. Tüm öğretmenler, kabul görüldüğü takdirde kendi eğitim programlarını uygulayabilmekteyken öğrencilere yapılan test sınavları onları sınıflandırmak veya sıralamak için değil de, mesleki formasyonlarını tespit etmek için yapılmakta.

Diğer bir deyişle, eğitim sistemleri dünyada eşi olmayan yenilikçi bir yaklaşım içeriyor...

İskandinav ülkelerini bekleyen tek sorun var. O da, oralara göç eden yabancıların yerel kültürle uyuşmazlıklarının yarattığı sosyal yaralar. Erkek-kadın eşitliğini ve cinsel özgürlüğü alabildiğine uygulayan kuzey kültürünün yöneticileri, özellikle İslam dünyasından gelenlerin sistemle uyumsuzluklarının nasıl giderilebileceğini düşünüyorlar. İşleri hiç de kolay değil!

***

Her üç Danimarkalı’dan biri işine bisikletle gidiyorsa o soğuk ve karla kaplı ülkede, bizler de bir yerlerde yanlış yaptığımızı anlayabilecek miyiz son tahlilde?

Bir Türk arkadaşım yıllar önce o coğrafyaya göç edip şöyle demişti: “Bizim ülkede ‘kral’ gibi yaşayacağıma burada ‘adam’ gibi yaşamayı seçtim.”

Sarsıcı...

1 Yorum