Ortadoğu’da yeni stratejiler

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki muhalif güçlerin tek meşru temsilcisi olarak tanıdığı El-Hatip ile ilk kez bir araya geldiğinde ne konuştu? Nükleer atom enerjisi konusunda ABD’nin İran ile diyalog içinde olabileceğine ilişkin Joe Biden’in demeci nasıl yorumlanabilir? Bölgedeki son gelişmelere değinmeye çalıştım.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
13 Şubat 2013 Çarşamba

Uluslararası konferanslarda mikrofon önünde tüm delegelere hitaben söylenenlerden çok, arka odalardaki karşılıklı görüş alışverişlerinde, pazarlıklarda dile getirilenler önemlidir. Siyasi yorumcuların iki devlet adamının basın toplantılarında, nezaket ölçüleri dâhilinde dillendirdikleri açıklamalardan yola çıkarak değerlendirmelerde bulunmaları pek bir anlam ifade etmez.

Bu bağlamda Münih’te düzenlenen 49. Uluslararası Güvenlik Konferansı ve Kahire’de toplanan 12. İslam İşbirliği Zirvesi için de durumun aynı olduğu söylenebilir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD ve Türkiye’nin Suriye’de muhalif güçlerin tek meşru temsilci olarak tanıdığı El-Hatip ile ilk kez bir araya geldiğinde ne konuştu? İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salehi’nin El-Hatip ile bir araya gelmesinin taşıdığı anlam nedir? İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Said Celili Suriye’de Esad ile neden bir araya geldi?

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, nükleer atom enerjisi konusunda İran ile diyalog içinde olunabileceğine ilişkin bir demeç verdi. Bu demeç ile yukarıda sözünü ettiğimiz görüşmeler arasında bir ilişki olabilir mi?

1979 İslam Devrimi’nden bu yana ilk kez Ahmedinecad Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin daveti üzerine Tahran’ı ziyaret etti. İran’ın BM Güvenlik Konseyi’nin beş kalıcı üyesi + Almanya ile Kahire yerine 25 Şubat’ta Kazakistan’da gerçekleşecek Nükleer Enerji Görüşmeleri’ne katılmayı kabul etmesi nasıl yorumlanabilir?

Kahire Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Gül, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ve İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad arasındaki görüşmelerde ne konuşuldu, Münih’te ele alınan konular gündeme geldi mi?

Diğer yandan Ahmedinecad’ın Mısır ziyareti aslında pek dikkat çekmeyecek iken, bölgedeki kritik gelişmelerin ışığında dünya medyasının ilgisini çeken bir olay haline geldi. İran Cumhurbaşkanı’na ayakkabı atılması ve Ezher Şeyhi’nin İran’ı eleştirmesi gibi medyatik boyutlar ilgiyi daha da artırdı. Mısır ve İran ilişkileri, bölgesel dengeler ve uluslararası düzen açısından ne anlama geliyor?

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nden Doç. Dr. Ahmet Uysal’a göre; “İran’ın Suriye’de Esad rejimini desteklemesi Mısır’ın müttefiki olan Körfez ülkelerini rahatsız etmektedir. İran’ın hacmi, nükleer silah edinme çabası, Şii temelli politikaları ve Bahreyn ile Suudi Arabistan gibi ülkelerde muhalif hareketleri desteklemesi Körfez ülkelerinden ciddi bir tepki toplamaktadır. Bu tepki belli ölçüde Mısır’ı da etkilemektedir ki ziyaret esnasında Ezher Şeyhi’nin temsilcisi Hasan Eş-Şafi, İran’a Körfez ülkelerinin iç işlerine karışmaması konusunda uyarıda bulunmuştur. Ayrıca, Mısır’ın ekonomik darboğazdan çıkabilmesi için Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin maddi desteğine çok ihtiyacı vardır ve Mısır bu desteği gözden çıkaramaz.Bu nedenle Mursi, İran ile fazla yakınlaşmayacaktır.

Varsayım ve senaryolar havada uçuşurken son haftalardaki bazı önemli gelişmelerin göz ardı edilmemesi gerekir. Bu gelişmeler yeni stratejilerin izlenmekte olduğunu da ortaya koymakta. Rusya bir süredir Esad’ı her koşulda desteklemediğini dile getirirken, Suriye’yi eleştirmekten ve önemli hataların işlendiğini belirtmekten kaçınmıyor. Ancak Rusya haziran ayında ABD ile mutabık kalındığı üzere çözümün Esad ile muhalifler arasında diplomatik görüşmeler yoluyla bulunmasında ısrarcı.  Moskova onaylayacağı bir yönetimin işbaşına gelmesi/getirilmesi durumunda Esad’dan vazgeçebileceğini ima ediyor. 

Nitekim Moskova’dan Münih’e dönerken, uçakta basın mensuplarının sorularını cevaplayan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, muhaliflerin lideri El Hatip’in Suriye lideri Esad ile belirli şartlar altında görüşebileceği yönündeki açıklamalarını hatırlatarak; “Biz bunu alkışlıyoruz. Özellikle ilkesel  olarak rejimle görüşmeye tamamen karşı olan bir platformu düşündüğümüzde bu çok önemli” tespitinde bulundu.

İran, Rusya ve ABD arasında Suriye krizinin sonlandırılması konusunda görüş birliği sağlanmasının, nükleer atom enerjisine ilişkin diyalogun sürdürülmesi ile paralel ele alındığı anlaşılmakta. Biden’in bu konuda Tahran ile görüşmelere açık olduğunu açıklaması da bu görüşü doğrular nitelikte.

Tahran, Suriye üzerinde etkinliğini korumak adına uranyum zenginleştirme programından ödün vermeye hazır mı? İran bölgesel bir güç olarak Ortadoğu’daki konumunu korumak için Suriye’yi yitirmemesi gerektiğinin bilincinde. Diğer yandan ABD Başkanı Obama da İran’ın sadece vakit kazanmaya yönelik görüşmelerin sonuçlanmasını ila nihayet beklemeyecektir.  

ABD de Suriye’de akan kana son vermeyi ve bu ülkenin radikal İslam bir yönetimin eline düşmemesini istiyor. İran, özellikle bu açıdan Müslüman Kardeşlerin veya daha radikal Sünni güçlerin duruma egemen olmamaları için ABD ile işbirliğini yararlı görüyor.

Henüz İran ile ABD arasındaki yakınlaşmadan söz edebilmek için erken ve Suriye taraflardan hiçbirinin cebinde değil. Yine de son temaslar bölgede yeni stratejilerin geliştirilebilmesi için olumlu bir havanın yakalanabileceği umudunu veriyor.

İran’ın nükleer programını doğrudan ‘kendi güvenliklerine tehdit’ olarak gören İsrail ve Suriye konusunda kararlı bir tutum sergileyen Türkiye’nin oluşturulmaya çalışılan yeni stratejiler içinde yerinin ne olacağı ise ayrı bir soru…