Eski fotoğrafların çağrıştırdıkları

Köşe Yazısı
6 Şubat 2013 Çarşamba

Eski fotoğrafların yer aldığı bir sergiyi izlerken, nedense Oscar Wilde’ın ünlü Dorian Gray’in Portresi adlı romanı aklıma takıldı:

Öykünün fantastik öğeleri, erdemsel yaklaşımları bir yana... Yalnızca konuyla ilgili bir anımsatma yapacak olursak: Gray’in portresi sürekli olarak yaşlanır ve her türlü olumsuzluğun ve iç dünyasının çirkinliğinin yansımalarını taşır. Oysaki romanın kahramanı, gençlik ve güzelliğini her zaman korumaktadır. Bu öyküyü düşünürken baktığım fotoğraflarda bunun tam tersi olduğunu görüyorum. İzlediklerimin içinde yer alan insanların birçoğu bu dünyadan göçmüş, kalanlar ise geçmiş yılların izlerini yüzlerinde ve omuzlarında taşıyarak yaşamlarını sürdürüyor.

Sınırsız bir düşlem de olsa, her birimiz Dorian Gray gibi yaşasak ne olurdu? Fotoğraflarda yaşlanan, oysa sürekli gençliğini koruyan insanlar!..

Sonuçlarını düşündüğümde, kurduğum bu düşlemi hemen kafamdan silip atıyorum. Değil çoğunluk, bu değişimi koruyabilecek bir kişi bile yaşamdaki bütün dengeleri altüst etmek için yeterli olabilir. Bu yüzden geçmişin görüntülerine odaklanarak anılara yer açmak, daha gerçekçi bir yaklaşım sayılabilir.

Nazım Hikmet’in, sevdiğinin fotoğrafına bakarken söylediği, hasret dolu dizeleri geliyor dilimin ucuna:

“Karşımdasın

Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.”

Kimi zaman bir fotoğraf, belleğimizin kilitli çekmecelerinden birini açarak anılarımızı canlandırabiliyor. Üstünden uzun yıllar geçmiş, belki de unutulmuş kimi olay ya da insanlar, bir anda karşımıza çıkıyor. Bunlara yaşanmışlıkların birer somut kanıtı veya tanıklık da diyebiliriz, sanırım. Nitekim John Berger, bütün fotoğrafların bize unuttuklarımızı anımsatmak için var olduklarını söyler.

ABD’li ünlü yazar Susan Sontag’ın şu sözleri üstünde durup düşünebiliriz:

“Fotoğraf yalnızca bir imge, yalnızca gerçeğin bir yorumu değildir; aynı zamanda bir izdir, bir ayak izi ya da ölüm maskı gibi gerçek olandan dolaysızca çekip alınmış bir şeydir.”

Baktığımızda, bir fotoğraf karesi içine sığmış görüntüler, yalnız geçmiş ya da o an ile ilgili bir bağ kurmuyor, aynı zamanda imgelemimizi zorluyor, zengin çağrışımlara kucak açarak düşünmemizi sağlıyorlar.

Kendimden söz edecek olursam... Benim amatör olarak da fotoğrafçılığa pek bir eğilimim olmadı; ama yıllar içinde, özel olaylar, birliktelikler, kutlamalar, geziler nedeniyle çekilmiş fotoğraflar nasılsa birikiyor. Bunları düzenli bir şekilde arşivleyenlere özeniyor olsam da, eskiden basılmış ve saklanmış olanları dağınıklıktan hiç kurtaramadım. Ancak bilgisayarda biriktirmeye başladıktan sonra bunları kendi dosyalarında koruyabiliyor, bakmak istediğime de kısa zamanda ulaşıyorum.

Sanıyorum bir eksikliğim de, dünyaya bir vizörün arkasından yeterince bakmamış olmam!