Einstein ve Yahudiler

Albert Einstein’in bugün bile, kimilerinin öznel dünyalarının doğrulanması adına kullanılması esef verici olsa gerek. Kimi kifayetsiz ruhların, bu büyük insanın ne dediği, ne yaptığı onca belgeyle belliyken onu kendilerine doğru çekme çabaları, bırakın tarihi saptırmanın, gerçeklerle baş edemediklerinin de hazin göstergesi.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı 0 yorum
9 Ocak 2013 Çarşamba

Albert Einstein’in hala, insanların kendi öznel dünyalarının teyidi amacıyla kullanılması ne hüzün verici olsa gerek.

Bu büyük insanın ne dediği, ne yaptığı, kişisel ve dünyevi konularda nasıl davrandığı onca yazı, mektup ve belgelerle bilinmesine rağmen hayatı siyah-beyaz gören, yaşamlarındaki tek bildikleri doğrunun zarar görmemesini isteyen, kendi iç dünyalarını sorgulamaya tenezzül etmeyen, dahası cesaret edemeyen kifayetsiz ruhların gerçekleri tersyüz edip, “işte gördünüz mü, Einstein, şudur, budur” demeleri isyânkar ruhumu kırbaçlıyor.

Einstein’in ölmeden bir yıl önce, 1954’te yazar Eric Gutkind’a yazdığı özel mektup geçtiğimiz ay, bilindiği üzere ‘Tanrı mektubu’ adı altında açık arttırmayla çok ciddi bir meblağ ile kamuoyuna mal edilmişti. Einstein o mektupta, Tanrı, din ve Yahudilik konularında, aslında yaşamı boyunca söylendiğinden pek de farklı olmayan çizgide ama daha net ifadelerle içini dökmüştü. Şöyle demişti:

“Tanrı sözcüğü bana göre insanın güçsüzlüğünün bir ifadesi ve ürünü olmaktan öte birşey değil. Tevrat da, saygın bir eser olmakla birlikte çocuksu efsaneler toplamından başka birşey değil. Hiçbir yorum, ne derece incelikli olura olsun, fikrimi değişteremez; zira özgün metinlerle bir alakası yok. Saf Yahudi dini aslında diğer dinler gibi çocuksu inançların nesneleştirilmesidir. Üyesi olmaktan mutluluk duyduğum ve düşünsel olarak son derece yakın olduğum Yahudi halkının da diğer toplumlardan saygınlık anlamında hiçbir farkı yoktur. Tecrübelerime göre, diğer toplumlardan daha iyi değillerdir ve ‘seçilmiş’ olduklarına dair bir gözlemim olmadı.”

Einstein’in bu söyledikleri kimilerine şaşırtıcı gelebilir ama onun hayatını iyi bilenler için hiçbir sürpriz taşımıyor.

Lakin, Saswat Pattanayak adlı ünlü bir Hintli blogger bu mektup üzerine, tercümelerinin bizim web sitelerinde çarşaf çarşaf yayınlanan, Cumhuriyet Bilim Dergisi’nin de bastığı son derece taraflı ve manipülatif bir Einstein yazısı kaleme almış.

Özetle diyor ki, “Gördünüz mü, Einstein bir ateistti, öyle dindar veya mistisizme inanan bir bilim adamı değildi. Üstelik Siyonist de olmadığı Yahudilikle ilgili sözlerinden çok net anlaşılıyor. Einstein ayrıca İsrail Devleti’ne de karşıydı...”

Özetle vurgulayalım: Einstein, kendisinin sözleriyle, ateist değildi kesinlikle. Olsa olsa, agnostik veya Spinozacı bir panteistti. İnsanları hergün izleyen ve onu cezalandıran veya ödüllendiren bir Tanrı’ya değil, muhteşem bir düzen içinde var olan her şeyde ortaya çıkan bir Tanrı’ya inanıyordu. Şöyle diyecekti: “Biz, farklı dillerde yazılmış kitapların bulunduğu devasa bir kütüphaneye giren bir çocuk gibiyiz. Bu çocuk, bütün bu kitapları birinin yazdığını biliyor ama nasıl ve kim tarafından olduğunu anlamakta güçlük çekiyor. Lakin, kütüphanenin sır dolu muazzam bir düzeninin olduğunu anlıyor. Bizim sınırlı bilincimizin, bu küreler arasında dolanan görkemli düzeni anlayabilmesi pek kabil değil.”

Einstein’in kendisine ateist damgası vuranlara da çok kızdığını, ateistleri, “küreler arası müziği duyamayanlar” şeklinde nitelendirdiğini de çok iyi biliyoruz...

Einstein’a atfedilen ikinci yanlış da, İsrail Devleti ile ilgili olanı. Doğrudur, bugünkü anlamıyla, Einstein siyonist değildi. Lakin özellikle Nazilerle başlayan süreçte Yahudilerin bir toprağa yerleşmesi fikrine sarılmış ve daha çok ‘kültürel Siyonizm’ diye adlandırabileceğimiz bir yaklaşıma girmişti. 1921 yılında ABD’ye girerek, Kudüs’te kurulmasını istediği büyük bir üniversite için bağış topladı. (Bugünkü Kudüs Üniversitesi onun çabalarıyla kuruldu.) 1930’da bir ‘Yahudi yurdunun’ kurulması fikrine katıldı ve savaştan sonra İsrail Devleti’nin elzem olduğuna inandı.

Pattanayak’ın, Einstein’ın, kendisine 1952’de önerilen İsrail Cumhurbaşkanlığı görevini kabul etmemesini, İsrail Devleti karşıtlığı ile açıklaması tam bir absürd tespit örneği olsa gerek.

Reddetme nedeni için şunları söyleyecekti Einstein, Ben Gurion’a olan mektubunda:

“Bu önemli görevi geri çevirdiğim için çok üzgünüm. Zira ben hayatım boyunca objektif meselelerle ilgilendim. Dolayısıyla hem insanlarla ilişkilerde, hem de resmi görevde tecrübem yok. Bu durum üzücüdür çünkü, dünya milletleri içinde tehlikeli konumumuzun resmini gördükten sonra Yahudi toplumu ile ilişkilerim benim en güçlü insani bağım olmuştur. Lakin ben bilim adamıyım, siyasetçi olamam...”

Einstein ölümünden bir kaç gün önce, hasta yatağında İsrail’in kuruluşunun yedinci yıldönümünü radyo konuşmasıyla kutluyordu.

Einstein budur, gerisi laf-ı güzaftır. 

4 Yorum