Ve beklenen oldu, volkan patladı. İsrail – Hamas gerilimi tüm bölgeyi kavurmaya başladı. Yağdırılan füzelere verilen mukabele ve sonrasında tırmanan sıcak gelişmeleri tüm dünya kaygıyla takip ediyor. Hemen söyleyeyim ki, bu yazı esas itibarı ile İsrail ile Hamas, ya da daha geniş bir ifadeyle İsrail ile Filistinliler arasındaki sorunları irdelemeyi amaçlamıyor. Bu sorunların geçmişi eskilere dayanıyor ve neticede bugün gelinen noktada neyin etki neyin tepki olduğunu anlamak pek de mümkün olamıyor ne yazık ki... Eş deyişle bu kavgada haklı haksız ortadan kalmış; artık gün yaşanıyor, gelecek tartışılıyor.
Bu yazı, her benzer dönemde ola geldiği şekli ile İsrail üzerinden yapılan Yahudi düşmanlığına tepki vermek istiyor. Olayı yine ve yeniden Musa’nın çocuklarına getirmenin ve hiç hak etmediği halde bir din boyutu katmanın ne gibi bir faydası var? Temelinde bir toprak sorunu olarak ortaya çıkan Arap – İsrail anlaşmazlığı esas itibarı ile aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, hala aynı boyutu ile ortada.
Yapılan barış görüşmelerinde ortaya konan taleplerin neredeyse tamamı: yerleşim konusu, “1967 sınırlarına dön isteği”, Kudüs’ün statüsü ile ilgili görüşler, hep toprakla ilgili iken hangi mantık işin içine din boyutunu sokabilir? Hangi mantık müsamere kıvamında damardan yazılarla bu haksızlığı meşrulaştırmaya çalışabilir?
Propaganda güzel bir nokta yakalamış evirip çeviriyor. ‘İsrail’in saldırganlığını’ tıpkı 2008’de olduğu gibi hem Amerikan seçimlerine hem de burada erkene alınmış genel seçimlere bağlıyor, bunu bir dejavu olduğunu söyleyip duruyor… Amerika’daki Yahudi lobisinin etkilerinden söz ediyor. Ve komplo teorileri böylece uzayıp gidiyor, halk yığınları, zaten kendilerini çok da ilgilendirmediği ortada olan bir sorun üzerinden Yahudi düşmanlığı ile yoğruluyor.
Oysa şunu da anlamak gerek: Her ne kadar Başbakan Netanyahu taktik bir hata yaparak Amerikan seçimlerinde Cumhuriyetçileri desteklediğini belli etti ise de, Başkan Obama’nın yanında yer alan Yahudilerin sayısı hiç de azımsanmayacak bir oranda ve bu Yahudiler İsrail’e eleştirel bakıyorlar, başta yerleşimler konusu olmak üzere birçok uygulamayı yermekten geri kalmıyorlar.
Kaldı ki, eğer önemliyse ve gerçekten bir anlam ifade ediyorsa ki bana göre etmiyor, burada zamanlama mahareti İsrail’de değil, Hamas’ta.
Bir iki nokta daha var konuşulması gereken: Tam da Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’in gözlemci sıfatı ile tanınmasını isteyecekken, Filistin’in bir antite olarak tescil edilmesini sağlamak adına bir adım atacakken, Hamas olaya doğrudan el koydu. Girişimi kendi halkının üzerinde engelledi, ipotek altına aldı. Şimdi Filistinliler İsrail’e füze yağdırırken ve İsrail Gazze’yi bombalarken böyle bir girişim devletler topluluğu tarafından nasıl karşılanır, Güvenlik Konseyi tarafından nasıl algılanır?
Benzer şekilde, yeni seçilen Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye, İsrail ile devam ettirip ettirmeyeceği meçhul Camp David anlaşması konusunda bir mesaj vermiş oldu… Şimdi Mursi zor bir karar alma noktasında… Hamas, akıllıca davranarak ona bu konuda hareket alanı bırakmadı gibi duruyor. Sarsılan Mısır ekonomisini yeniden ayaklandırmak İsrail ile bozuşmaktan geçmiyor şüphesiz.
Televizyon programlarında görünen ve konuya uzman gözü ile baktığı için oraya çağrıldığını düşündüğüm bazı yorumcuların, ‘İsrail’in saldırılarını’ yerden yere vururken, bu ülkenin sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan raporlarına refere etmeleri ise tam bir ironi. Ne mutlu bu yorumculara ki İsrail demokrat bir ülke ve İsraillilerin kaleminden çıkmış böyle raporlara ulaşabiliyorlar, eş deyişle bu raporlara sansür konmuyor. Aynı şeyi umarım Gazzeliler de bir gün yapabilir de İsrail’e fırlatılan şu füzelerin kaçının sivil halkın arasından yollandığını veya ellerindeki gücün nasıl biçare halkı daha da biçare bırakmak için kullanıldığını madde madde raporlayabilirler.
Savaşın kimseye fayda getirmeyeceği bir gerçek. Sorunları içinden çıkılamaz bir hale getirmenin her taraftan fanatiklerin ekmeğine yağ süreceği de bir gerçek. Komşu olmak için dost olmak gerekmiyor, ancak birbirinin varlığını kabul etmek gerekiyor. İşe buradan başlamak gerek belki de.