Birbirimizin sevgi dilini anlıyor muyuz?

Köşe Yazısı
1 Kasım 2012 Perşembe

Tana ESKİNAZİ ALALU

 

Sevgi bizi güvende v e ehemmiyette hissettirir. Sevildiğimizde seven kişinin duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamasını bekleriz, sıcak gülüş, karşıdakini dinleme ve duyma yani kişiyi anlama, kişiyi takdir etme veya saygı duyma gibi. Bu sayede samimiyet ve yakınlık oluşur.  Yeterince sağlıklı, iyi bir ebeveyn - çocuk ilişkisinde böyle durumlar çok yaşanır. Bu yaşantılar insanları birbirine bağlar.

Ailelerde ve uzun vadeli arkadaşlıklarda ise zaman içinde sevgi ilişkisi doğal karşılanır. İnsanlar nasıl sevgi veriyorlarsa öyle de sevgi almayı bekler. Ancak bu alış verişi herkes farklı yaşar. Herkes kendine göre karşısındaki insanın ihtiyaçlarını derecelendirir.  Karşıdaki kişinin ihtiyaçlarını yapabildiğimiz kadar karşılarız.

İhtiyaçları karşılarken varsayımlarda bulunuruz, karşıdaki kişinin söylediklerine bir önem katsayısı veririz. Katsayıyı kendi değer ölçeğimize, önceliklerimize göre ölçülendiririz. Bu durum sevgi alışverişinde çatışmalara ve zorlanmalara yol açar.

Geçen gün seyrettiğim ‘Kapı’ –‘The Door’ adlı filmde bu durumlara ışık tutacak birçok örnek buldum ve bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Film işini çok ciddiye alan iki kadın arasındaki ilişkiyi ve aralarında zaman içinde kurulan sevgi bağını ele alır. Bunlardan biri evli yazar bir kadındır, işini ciddiye alabilmesi için geri kalan her şeyi bir başkasının düzenlemesi gerekmektedir.

Diğeri ise onun her şeyini düzenlemek üzere işe alınan bir yaşlı kadındır. Yaşlı kadın mükemmeliyetçi, çok çalışkan ve disiplinli, çok açık sözlü, kuralcı, gururlu,  gizemli ancak çok cesur ve vericidir.  Yaşlı kadının tüm sevdikleri zaman içinde elinden alınmıştır ancak o inatla hayata bağlanmıştır.  Etrafındaki insanlara ve hayvanlara kendine göre en doğru şekilde yardım ederek hayatta kalır ve herkesin sevgisini ve saygısını kazanır. İki kadının değerleri kimi yerde aynı kimi yerde de çok farklıdır. İşini ciddiye almak, dürüst olma, iyi niyet gibi değerler ikisinin de öncelikli ortak değerleridir ve bu sayede birbirleriyle ilişki kurarlar. Ancak sevgiyi sürdürürken farklılıklar ilişkide zorlukların yaşanmasına sebep olur.

Filmdeki farklılıklara örnek vererek günlük hayatta sevdiklerimizle yaşadığımız çatışmalara da bir ışık tutabiliriz düşüncesiyle bu konuyu yazmayı seçtim.

Filme dönecek olursak, iki kadın karşı karşıya otururlar, yaşlı ev işleri yapan kadın, kendi evine kimsenin girmesine izin vermez. Kendisi ise kendini sevdirmek için işvereninin evine anahtarı kullanarak uygun olmayan saatlerde girer ve onlara güzel tabaklarda lezzetli yemekler bırakır.

Yaşlı kadın için açık ve direkt iletişim çok önemlidir. Bu sayede kendini yönetebilir. Kendisi karşısındakinden bir şey talep ettiğinde net bir olumlu veya olumsuz cevapla başa çıkabilir ancak nutuk çekilmeye gelemez. Kendisi iletişiminde sert olsa bile net olduğu için etrafındakiler de kendilerini ona göre ayarlayabilirler.  Genç yazar ise kibar olmak ve incitmemek adına daha suya sabuna dokunmayan bir iletişim kurar, bu da insanlarda yeterince güven oluşturamaz. Ancak zaman içinde yaşlı kadından açık, net ve daha cesur olmayı öğrenir.

İki kadın da hayvanları çok sever. Onlara yuva verir, besler ve onlarla zaman geçirir. Genç yazar tüm bunları yapar ancak tutumunda yetirince kararlı durmadığı için kendi köpeğine emirlerini dinletemez. 

Kadın yazar hem yaşlı kadının gizemine çekilir hem de kadına olan saygısından onunla ilişki kurar. Yaşlı kadının ihtiyacının başkasının ona ihtiyaç duyması olduğunu anlar. Gerçekten ihtiyacı bir gece karnı acıkıp evde yemek bulamadığında yaşlı kadının kapısını çalıp ona yemek vermesini ister. Bu dürüstlük ve karşılıklı alış veriş sayesinde sevgi ilişkisi başlar. Birbirleriyle daha çok konuşmaya birbirlerini hem dinlemeye başlarlar. Yaşlı kadın bir tek yazarın kendi evine girmesine izin verir. Sevgi ilişkisi başladığı an yaşlı kadın da kendi bildiği doğrularla doğum gününde yazarın ve eşinin yatak odasına izinsiz girerek doğum gününü kutlar. Kendi evinden beğendiği objeleri getirip ve yazarın evde sergilenmesinde ısrarcı olur. Yazar kadın ve eşi objeyi beğenmediklerinden sergilemek istemezler ve bunu kendi alanlarında istedikleri gibi yaşayamama olarak anlamlandırırlar. Bunu ifade ettiklerinde yaşlı kadın kızar ve istifa eder.

Zaman içinde birbirlerine olan ihtiyaçları netleşir. Yazar kadın yaşlı kadına giderek niyetinin onu incitmek olmadığını belirtir. Gururlu yaşlı kadın geri gelir ancak seramik köpeğin herhangi bir yerde sergilenmesini ister.  Mutfakta biblo için bir yer bulunur, yaşlı kadın isteyerek köpeği düşürür ve böylece iki tarafında da ihtiyacı yerine gelmiş olur. 

Bu sahneler birbirlerini seven iki kişi arasında yaşanan çatışmaya iyi bir örnektir. İki taraf da kendisinden verdiğinde çatışmalar son bulur.

Yaşlı kadın insanları ve hayvanları kurtarmaya hayatını adamıştır. Yabancı bir çocuğun hayatını kurtarmak için büyük babasını terk eder, kedileri yaşatmak için evine kimseyi sokmaz, bir adam kaza geçirdiğinde ona aylarca bakar, kar yağdığında sokakları temiz tutmak için günlerce kendini hasta etse bile durmadan çalışır, arkadaşı kendini yalnız ve ümitsiz hissedip intihar etmek istediğinde de ona yardım eder. Tüm bu yapılanlar onun lisanında sevmektir.

Genç yazar içinse sevmek, ödül aldığında yaşlı kadına teşekkür etmektir, onun isteklerini yerine getirip ölmesine izin vermek yerine, onu kandırıp hastaneye kaldırmak ve hayatını kurtarmaktır.

Bu filmde de görüldüğü gibi insanlar için sevme dili farklıdır.  Bu farklılıklar kısa vadede şiddetli denecek çatışmalara sebep olabilir, ancak önemli olan niyettir. Niyet açıksa farklılıklar bir şekilde kabul edilir.