Bu hafta peraşa: Kİ TETSE

Ebeveyn olabilmek

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
29 Ağustos 2012 Çarşamba

“Veameru el zikne iro benenu ze sorer umore enenu şomea bekolenu – (Dik başlı çocuğun anne babası onu alırlar ve şehrin bilgelerine derler ki oğlumuz dik başlı ve asi. Sözlerimizi dinlemiyor) ” (Devarim 21/20)

Talmud Masehet Sanhedrin 71/A’da “sözümüzü dinlemiyor” cümlesini şöyle açıklar: Onların sesi birbirinin aynısı olmalı. Aksi durumda çocuk cezadan muaftır. Ollelos Efrayim adındaki yazar buna şöyle bir açıklama getirir: Eğer anne ve baba aynı dili konuşmuyorlarsa çocuk kötü davranışlarından sorumlu tutulamaz.

Anne baba olmanın en önemli kurallarından biri anne ve babanın birlik içinde ve tutarlı olmalarıdır. Eğer ebeveynlerden biri sert diğeri hoşgörülü ise çocuk bir çelişkiye düşecek ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamayacaktır.

Ne yazık ki bu kural günümüzde çok fazla aldırış edilmeyen bir kural halini almıştır. Her ebeveyn kendi doğrusunu savunmaktadır. Sadece savunmakla kalmayıp bu özelliklerini bir sonraki nesle de aktarmaktadır. Ne yazık ki ebeveynler bir çocuğu diğerine karşı kullanabilmektedir.

Anne babanın çocuklarla büyük bir sorunu olduğu zaman mutlaka bir uzman görüşüne başvurmak gerekir. Bu durum akıllıca olmasına rağmen genellikle vakalarda geç kalınmış olmakta ve eğer sorun ebeveyn hatasından kaynaklanıyorsa çözümü daha zor olmaktadır.

Ebeveyn olmak en büyük sorumluluklardan biridir. Çocuk dünyaya kendi isteği ile gelmemektedir. Eğer anne baba olarak böyle bir sorumluluğu üstlendiysek ödevimiz onlara sağlayabileceğimiz en iyi hayat şartlarını sağlamak olacaktır.

Ehliyet almaya karar veren biri pratik yapmadan önce araba kullanmanın, trafik kurallarının inceliklerini bir kurs ile öğrenir. Bir çocuğu yetiştirmek araba kullanmaktan daha az mı önemlidir? Bir çocuğu hayata hazırlamak bir ön hazırlık gerektirmez mi?

Etrafımızda çocuk eğitimi ile ilgili birçok kaynak, birçok yayın vardır. Her biri bizlere çocuk yetiştirmenin farklı bilimsel yollarını öğretmektedir. Ancak hangi yol seçilirse seçilsin anne baba görüş birliği içinde olmalıdır. Yani yazar Efrayim doğru söylemiştir. Ebeveynler tam bir görüş birliği içinde olmalıdır.

Talmud, anne babanın sağır veya dilsiz olması durumunda da çocuğun cezaya çarptırılamayacağını öğretir. Anne babalar bazen fiziksel anlamda değilse de sağır ve dilsizi oynamaktadırlar. Çoğu çocuklarının ne yaptıklarını görmezlikten gelmekte, çocuklarını uyarmamakta kısacası gerçek sağır ve dilsizler gibi davranmaktadırlar. Bu da çocukların zararlı alışkanlık ve davranışları benimsemelerine neden olmaktadır. Birçok nedenden dolayı isyankâr çocuğun cezalandırılması uygulanamayacak bir emirdir. Ancak bu emrin öğrenilmesi bizlere anne ve baba olmanın sorumluluğunu ve önemini anlatacaktır. Dr. Twerski’ye göre de bu bizim en önemli kazançlarımızdan biridir.

 

GEÇEN HAFTANIN PERAfiASI

ŞOFETİM: DOĞRU KARAR VEREBİLMEK

Şofetim veşoterim titen leha behol şeareha – bütün kapılarına yargıçlar ve polisler yerleştireceğim-”

Burada verilen mesajda aslen yargıçların ve görevlilerin bütün şehirlerde görev yapacaklarıdır. Ancak burada kullanılan ‘şeareha’ kapıların veya girişlerin sözcüğünün şehir anlamından daha fazla ifade ettiği bir şey vardır.

Rabi Hayim Vital’in açıklamasını takip eden Hida’nın görüşüne göre insanın duyu organları onun dış dünyayla olan temasını sağlar. Birçok insan yaptıklarından sorumlu olduğunu hissetmesine rağmen gördüğü veya duyduğu şeyleri bu kategoriye dâhil etmez. Bu insanlar davranışlarını tümüyle kontrol ettiklerini zanneder ve gördükleri veya duydukları şeylerden etkilenmediklerini sanırlar.

Birçok araştırma kanıtlamıştır ki gördüğümüz veya duyduğumuz şeyler davranışlarımızı da etkilemektedir. Şiddet filmlerini seyreden çocukların şiddete sıklıkla başvurdukları bilinen bir gerçektir. Cinsel ahlaksızlıkla dolu filmler izleyenlerin ahlakını bozan niteliklere sahiptirler. Tora “kalplerinizin ve gözlerinizin ardından gitmeyin” derken sadece çocuklarımızın değil hepimizin etkilenebileceğini söylemektedir. Günlük yaşamımızda gördüklerimiz, duyduklarımız yaşamımızı olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileme yetisine sahiptirler.

İşte yargıçlar ve görevliler sadece şehirlerimizi değil kendi kapılarımızı da kontrol altında tutmalıdır. Eğer duyu organlarımız dış dünyaya açılan kapılar gibiyse onların da yargıçlar ve görevlilerce kontrol edilmesi şarttır.

Elul ayı içinde bulunduğumuz bu günlerde bu yargıçların doğru karar verebilmesi için kendimize karşı dürüst olmak zorundayız. Bunu da iyi bir vicdan muhasebesi ile yapabilmek mümkündür. Teşuva yapmamız için Tanrı’nın tanıdığı süre  sadece Elul ayı ile sınırlı değildir elbette. Nefes aldığımız her dakika bunun için bulunmaz bir fırsattır. Onun için öncelikle bedenimizi ve ruhumuzu kontrol altında tutmakla işe başlamak mümkündür. Böylelikle Tanrı’nın yolunda yürüyebilmek için iyi bir başlangıç yapılmış olacaktır.