Fobi…

Köşe Yazısı
8 Ağustos 2012 Çarşamba

Amerikan Psikiyatri Birliğine göre fobi, bir nesne veya durumdan duyulan mantık dışı ve aşırı bir korku. İlk bakışta aklıma iki fobi geliyor; arı fobisi – İngilizce’de Apiphobia diye bir kelime olduğunu yeni öğrendim – ve klostrofobi.  Bunların dışında şimdilik bir fobim yok gibi gözüküyor; uçaktan korkmam çünkü o derece şanssız bir insansanız size trafikte araba da çarpabilir. Karanlık fobim de yoktur; tam tersine odamı iyice karartmadan uyuyamam. Hatta karanlıkta denize bile girmişliğim vardır, dipsiz bir karanlık olduğunu düşününce korkutucu olmasına rağmen. Hayvanları ise çok severim; iki sene evvel bir köpek tarafından ısırılmama rağmen Sibirya kurdu harici tüm köpekleri, hatta biraz sevimsiz bulmama rağmen kedileri bile okşamak gelir içimden…  

Geçtiğimiz pazar gecesi uçağım Sabiha Gökçen Havaalanı’na indiğinde körüğe yaklaşmak için bekleme yaparken, bir iki dakikalığına uçağın içindeki ışıklar kesildi.  O anda “ah” diye düşen bir kadının sesi, fısıldamalar, duran bir havalandırma ve ağlayan bir bebeğin yanı sıra uçağın içinde havasız kalma fobisi yaşayan ben, klostrofobimi ayrı bir boyuta yükselttim. Uçak ve karanlık fobim olmamasına rağmen, uçağın içinde karanlıkta nefessiz kalma korkusu yaşadım, inanılmaz daralmış hissettim kendimi. Neyse ki ışıklar çok kısa bir sürede geldi. Yüzlerce kez ve uzun mesafelerde uçağa binmiş bir insan olarak, uçaktan çıkana kadar aslında uçak yolculuğunun bitmemiş olduğunu gördüm. Sıradan görünen bir saatlik bir uçak yolculuğu, bende olmasa bile bazılarında panik atağa bile sebep olabilirdi…

***

Beni uçak yolculuğundan bile daha çok rahatsız eden ve kendi kendime kızmama sebep olan durum ise FSM köprüsünün tamir edildiği bu günlerde Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Avrupa yakasına dönmemdi.  Bir arkadaşımın “20 dakikada eve döndük, Yeşilköy’den bile çabuk eve varıyorsun” lafına kanıp, trafiği azaltma çabalarımız çok fena bize geri döndü. Gece 01.00 suları olmasına rağmen, bir saatten fazla süren trafiğin ardından gece eve dönerken arkadaşımın “Bu saatte bu insanlar niye sokakta” diye sinirlenmesi beni güldürdü.  Sabiha Gökçen’e giden uçakların dakikliğine rağmen, bir daha kolay kolay Asya yakasına yolum uğramaz sanırım, en azından bu yaz… Eğer gelecek yaz da Boğaziçi Köprüsünün onarılacağı haberleri doğru ise, bizi bu yazdan bile daha sevimsiz bir yaz bekliyor olacak.  Küçük bir ‘köprü fobisi’ de geliştireceğiz yakında. 

***

Ne olursa olsun güzel tatillerin ardından yaşanan ufak tefek aksaklıklar unutulup geriye tatlı anılar kalıyor.  Hayatımın en mutlu anlarından bazıları denizde yüzdüğüm anlar; hiçbir tatil berrak ve serin bir denizin verdiği keyif ve huzurun yerini tutamıyor.  Az trafikli bir hafta dileklerimle…