‘Açık büfe’ Yahudiliği

Yahudilikteki laik-dindar çekişmesi veya “Kim Yahudidir?” sorusu tarihe mi karışacak? Yeni toplumsal gelişmeler anayoldan çok fazla sapmadan ilginç yeni yollara sokuyor Yahudileri ve Yahudiliği. Çoğulcu Yahudiliğe hazır mısınız? www.twitter.com/basyazar

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
8 Ağustos 2012 Çarşamba

Musevilikte, yani Yahudi dininde, seküler düşünce ile Tevrat ve Talmud temelli dinsel görüşler arasında, özellikle laik dalgaların kıyıya vurmasının akabinde hep bir çekişme mevcut olmuştur. Buna bağlı olarak da, “Kim Yahudidir?” sorusu hep gündemde olmuştur.

İsrail’in kurucusu ve ilk başbakanı David Ben Gurion 1952 yılında İsrailli kadınların da mecburi askerlik yapabilmesini görüşmek üzere dönemin ünlü Talmud yorumcusu Rav Avraham Yeshayahu Karelitz’i ziyaret eder. Karelitz kesinlikle bu fikre karşı çıkar ve özellikle Ortodoks cemaatinin kızlarının askere gönderilmesinin söz konusu olamayacağını söyler. Sonra da fikrini pekiştirmek için laik Siyonist Ben Gurion’a Talmud’dan bir küçük hikâye anlatır. Biri ağır yükü olan, diğeri ise yüksüz iki deve çok dar bir geçitte karşılaşırlar. Lakin ikisi birlikte geçemeyeceğine göre önceliği alan yükü olan deve olur. Bu metafora göre Rav Karelitz, Ben Gurion’a laiklerin dindarlara hep öncelik vermesinin önemini belirtmişti. Zira onlar yükü olan deve gibi, 2500 yıllık bir ‘gelenek yükü’ taşımakta.

Ben Gurion, laik bir Siyonist olarak, Talmud’u daha çok Diaspora Yahudilerinin kültürel eseri olarak gördüğü için asıl Tevrat’ı odak noktası olarak alır. Lakin Ortodoks kesim buna karşı çıkar zira Talmud’un aslında Tevrat’ın çeşitlendirilmiş, zenginleştirilmiş farklı bir türevi olarak görmektedirler. Ben Gurion ise Talmud’un yerine hep Tevrat’ı öne çıkarmaya devam etmişti hayatı boyunca.

Laik Ben Gurion’un, Tevrat’ı Yahudiliğin merkezine koymuş olması aslında tezat içerse de Yahudiliğin geniş tanımı ve kodlarının çözümlenmesi bağlamında çok önemli bir gerçeği gözler önüne koyuyordu. Yani, Yahudiliğin, dininden ve özellikle geleneklerinden koparılmasının mümkün olmadığını kanıtlıyordu, Hıristiyan laik anlayışının tersi bir konumlanmayla.

Ve bugün ilginçtir, özellikle İsrail’de dinle ilgisi olmayan laik Yahudiler, Yahudiliğin çoğulcu anlayışa sahip büyük bir kültür olduğunu iddia ederek Ben Gurion’u, Talmud’un yüceliğini İsrail halkından çalmakla suçluyorlar! Zira Talmud ve içerdiklerinin sadece İsrail’in değil, tüm Diaspora Yahudi kültürünü kapsadığını ve bunun sadece dinsel ritüeller ve zorlamalar ile sınırlı olmadığını, Talmud’un anlattıklarının müthiş bir kültürel zenginlik içerdiğini ileri sürüyorlar. Kimi sosyologlar bir tür “açık büfe Yahudiliği”nin her yerde yeşermekte olduğunu iddia ediyorlar. Yani her birey çok zengin büfeden istediğini seçiyor, diğerinin ne seçtiğine bakmaksızın. Her seçilen, Yahudiliğin çoğulcu anlayışına uygun farklı zenginlikler içeriyor. Yeter ki büfenin bulunduğu lokanta terkedilmesin!..

Diaspora Yahudileri ile özellikle ABD Yahudileri arasında en etkin kesim olan Ortodokslar, konservatif ve reformist diye adlandırılan ve Yahudi dini kurallarını, siyahtan öte gri ve beyaza giden tonlarda yorumlayan cemaatlerin Yahudiliğe zarar verdiklerini ileri sürerler. Economist Dergisinin son yaptığı kapsamlı araştırmaya göre özellikle ABD ve İngiltere’de Ortodoks cemaat büyümeye devam ederken yeni bir akım da ortaya çıkmış durumda: Sinagoga gitmeyen dinsiz bir “Yahudi” cemaati. Lakin onlar kendilerini, ‘kültürel yahudi’ olarak adlandırmakta ve Tora ile Talmud’u birer kültürel eser olarak görmekteler. Son yıllarda bu cemaatte, “Limmud-Öğrenme” denilen organizasyonlara, en çok dindarlıkla alakası olmayan bu kesim rağbet göstermekte. “Açık büfeden” onlar, Yahudi tiyatrosunu, Yahudi edebiyatını, müziğini, resmini veya İsrail siyasetini veya Tevrat şarkılarını seçip kendilerini başka bir tür Yahudilikle özdeşleştiriyorlar. Bunun dışında üniversitelerde, Yahudi çalışmaları adı altında birçok yeni ders alanları açılmış durumda.

Benzer gelişmeler İsrail’de de yaşanıyor. Örneğin, Yahudi dininin en önemli bayramlarından olan ve Tevrat’ın Tanrı tarafından hediye edilmesinin kutlandığı Şavuot’ta, dini kesimler sinagoglarda bayramı en geleneksel şekilde kutlarken, laikler de müzelerde toplanıp bayram kapsamında mitoloji, edebiyat, resim sanatı tartışıyor veya Tevrat-Talmud okumaları yapıyorlar. Piyano resitali ile bitiriyorlar kutlamayı!..

Çağdaş sosyal yaşamın en önemli ve en temel etik kurallarını içeren binlerce yıllık 10 Emir’in dini olan Yahudilik bugün topu topu 13.5 milyon Yahudi ile belki de çoğulcu bir dinsel anlayış sürecine girmekte. Dindar kesim bu çeşitliliğin dine büyük zarar vereceğini iddia edecektir. Belki haklı olacaktır. Lakin çağdaş bireyler yeni arayışlar yolunda, yeni patikalara doğru yol almakta ısrarlı görünüyorlar.

Anlaşılan bu ‘yenilik’ toplumsal bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmakta, ara yoldan çok da ayrılmayarak.

Bu durumda, ‘Kim Yahudidir?’ sorusunun giderek anlamsızlaştığını öngörmek mümkün.

Zira herkes zengin büfeden yararlanıyor olacak.

Anlaşılan Yahudilikteki klasik, seküler-dindar çatışması yeni bir sürece sürüklenmekte, Yahudiliği terketmeden.

Hazır mısınız?