Seçimlerinizi yaparken güçlü taraflarınıza bakın!

Köşe Yazısı
1 Ağustos 2012 Çarşamba

Tana ESKİNAZİ ALALU


Geçtiğimiz cumartesi Avusturya Lisesi Mezunlar Derneği Kadın Platformunun ‘Ben Çalışmak İstiyorum’  projesinde bir çalışma yapıyorduk.  Türkiye’nin doğusundan on dört genç kızımız staj yapmak üzere İstanbul’a geldi. Hepsi üniversite 3. sınıftan gelen parlak genç kızlardı ve hem okuyor, hem de ya kulüplerde ya da dışarıda çalışıyorlardı. Onlarla çalışırken üniversite yıllarımdaki halim aklıma geldi. Bu günlerde birçok gencimiz üniversite seçimlerini yapacaklar, “acaba isteklerini nasıl belirleyecekler,” sorusu beynimi kurcaladı. 

O yıllarda hep beklentilerimiz, hayallerimiz vardı. Nedense üniversiteyi bitirince onlara hemen ulaşacağımızı zannediyorduk.  Bir bankaya Management Trainee (yöneticilik için eğitilen kişi) olarak girdiğimde bile bu işin çok çabuk olabileceğine dair düşüncelerim vardı. Ancak bir taraftan da becerilerimden korkuyordum. Gerçekten yapabilecek miyim? Nasıl yapacağım?

Projeye gelen gençlerde de aynı şeyi gördüm? Bir taraftan çok istiyorlar, öbür taraftan ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak başarabileceklerine dair korkuları da yok değil. Peki, bunu ne kolaylaştırır?

Ünlü bir bankada çalışan yine aynı projede yıllardır emek veren bir arkadaşımla konuşuyorduk.  Mülakatlarda gençlerimize hep şu soru sorulur: Beş sene sonra kendini nerede görüyorsun? “ ‘Sizin yerinizde’ yanıtını veren oldukça çok gençler oluyor,” dedi arkadaşım.  Gerçekten bu kadar kolay mı? Amaç gerçekten o koltukta mı oturmak? Koltuk güzel, resim harika, ünlü bir bankada çalışan üst düzey bir yönetici olmak çok ilham verici gözüküyor. Acaba bu yaşam neleri içeriyor? Bu insanlar ne gibi şeyler yapıyorlar? Bu sizi ne kadar mutlu edecek?

Üniversite seçimleri de bu kadar yakınken araştırılacak birçok soru var. Siz kimsiniz? Seçimlerinizi neye göre yapıyorsunuz? Ucundaki koltuğa göre mi? Başkalarının sizi nasıl beğeneceklerine göre mi? İleride kazanacağınız paraya göre mi? Aileleriniz o branşın sizin için uygun olduğunu düşündüğü için mi? Onların sizinle gururlanması için mi? Gerçekten neye göre yapacaksınız?

İnsanları başarıya ulaştıran en önemli şeylerden biri hayatının bir anlamı olması ve ona göre ilerlemek? İyi de, bazılarımız o yaşta,  bazıları da, daha geç yaşta bu anlamı buluyorlar. Bu yaşlarda bazen gerçekten ne istediğinizi bilemeyebiliyorsunuz. Ben psikolojiyi bu kadar seveceğimi o zamanlar düşünemezdim. Bilseydim üniversite seçimime psikolojiyi de eklerdim. Hiç aklımda yoktu. Zira bazı istekler ve anlamlar, yaşantıların sonucunda oluşuyor ve zamanla netleşiyor. Peki, ne yapacaksınız ve neye göre yapacaksınız?

İşimizde mutlu olamazsak bu bizim hayatımızı çok önemli bir şekilde etkileyecektir. Peki, mutluluk ne? Bir mutluluk formülü varmış ve bunun da parametreleri varmış.

Mutluluk=Genetik yatkınlık başlangıç noktası+ Yaşam şartları + Gönüllü olarak yaptığımız, hoşa giden aktivitelermiş.

 Virginia Üniversitesinden Prof. Johnathan Haidt ‘The Hapiness Hypothesis – Mutluluk Hipotezi’, kitabında yukarıdaki formülün içeriklerini daha detaylı olarak anlatmaktadır. Tamamıyla elimizde olan bir tek üçüncü faktör var. Birincisine ve ikincisine çok fazla bir şey yapamıyorsunuz. Ancak üçüncü değişkenle hayatınızı her gün daha mutlu bir hale sokabilirsiniz.  

Üçüncü faktör yani gönüllü yaptığınız hoşa giden aktiviteler en çok oynayabileceğiniz değişken ise, burada hayatınıza dönüp bakmanız çok önemlidir. Çocukluğunuzdan beri sizi ne mutlu etti? Neye, nelere hep tutkunuz vardı?  Son zamanlarda en çok keyif aldığınız aktiviteleri düşünün, sizi en çok mutlu eden tecrübelerinizi düşünün, ne yapıyordunuz? Bunu yaparken kimdiniz? Bu hedefe yönelik sizi en çok heyecanlandıran şey neydi? Tüm bunlara cevap verdiğinizde kim olduğunuzla ilgili daha da netleşeceksiniz.

Zayıf yanlarınıza takılmaktan vazgeçin. Tutkularınızı tetikleyen aktiviteler yapın.  Doğru aktiviteler için güçlü yönlerinizi kullanmanız gerekmektedir. Değerleriniz neler? Değer verdiğiniz şeyler esasında sizin de iyi yaptığınız şeylerdir. Güçlü yanlarınızı belirledikten sonra bunları bir de kabiliyete çevirmek için üzerinde çalışmanız gerekecektir. Bunlar öyle kolay gelmiyor, cepte keklik diye bakmayın…  

Unutmayın burada aradığınız anlık dürtüsel kısa vadeli duygusal tatminler ve hazlar değil, uzun vadeli bir mutluluk. Sevdiğiniz bir şeyi yaptığınız zaman aşırı çalışmaktan yılmayacaksınız, düş kırıklıkları uzun sürmeyecek, tekrar ayağa kalıp yürümek daha kolay olacak. Günlerinizi daha keyifli geçireceksiniz. Sınırlarınızı aşarken motivasyonunuz içeriden gelecek ve keyif alacaksanız. Ana hedefinize doğru giderken küçük yeni hedefler belirlemek çok keyifli ve anlamlı olacak. Kim bilir bu yolculuk sizi nereye götürecek.

Güçlü yönlerinizi işinizde kullanırsanız, yaşamınız nasıl olur? İş hayatınız nasıl gelişir? Acaba üniversite için yaptığınız seçimleriniz güçlü yönlerinizi nasıl pekiştirir? Esasında burada dikkat edilecek şey, okurken veya çalıştığınız süre içinde yaptığınız şeylerden keyif alabilmek.  Mesele o koltukta oturmak değil, o koltuğa gelene kadarki ve ondan sonraki yolculuk süreci... Bu da ancak güçlü taraflarınızı besleyen bir branş seçerseniz mümkün olur…

Üniversite seçimleriniz için birkaç gününüz kaldı. Biraz da bu düşünceler üzerinde durun, derim.

 Kolay gelsin…