Canı vermek de canı almak da Tanrı’ya mahsustur

Denis OJALVO Köşe Yazısı
10 Mayıs 2012 Perşembe

Ortadoğu kaynıyor. Komşumuz Suriye’den gelen haberlerde oradaki olayların halkın hedef alındığı ‘devlet terörü’ formatında sürdüğü anlaşılıyor. Bu yazının kaleme alındığı 5 Mayıs Cumartesi günü Şam’da iki büyük patlamanın olduğu ve Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin sahadaki varlığına rağmen en az otuz sivilin öldürüldüğü ajanslara düştü.

Bu vesileyle Türkçemizdeki “Canı vermek de canı almak da Tanrı’ya mahsustur” deyiminin kaynağını merak edip bir araştırayım dedim ve Tevrat’ın Yazılar kısmındaki Eyüp’ün (Hz. Eyüp) Kitabının birinci bölümü karşıma çıktı. Bu bölümde Hz. Eyüp’e çocuklarının öldürüldüğü, tüm malının gasp ve talan edildiği haber veriliyor:

Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.(20) Dedi ki: “Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB’bin adına övgüler olsun!”(21)

Kültürümüze girmiş olan diğer bir deyim ise “Hz. Eyüp sabrı”dır. Hz. Eyüp’ün mezkûr kitabında Tanrı’nın onu Şeytan’ın ona yaptıklarıyla nasıl sınadığı, onun şahsında, özellikle de erdemli insanların niye sınandıkları ve bütün çektikleri acılara rağmen bunların inançlarını kaybetmedikleri işlenir.1

İnsan hayatının en yüksek değer olduğu kutsal metinlerde sıkça işlenir. Bu fasıldan Yahudi sözlü kanununun yazıya geçirilmiş hali olan Mişna’nın (MÖ 40 ile MS 200 yılları arasında derlenmiş) Sanhedrin risalesi IV, 5’te2 “Kim bir cana kıyarsa Kitaba göre o bütün dünyayı yok etmiş gibi olur. Kim bir canı kurtarırsa Kitaba göre bütün dünyayı kurtarmış sayılır” yazılı.

Aynı konunun Mişna’nın birbirini tamamlayan iki paralel tefsiri (Gemara) olan Kudüs (MS 350-400 civarında tamamlandı) ve Babil (MS 500 civarında tamamlandı) Talmudlarında işlendiğini görüyoruz: Kudüs Talmudunda Sanhedrin 4:9 23a3 ve Babil Talmudunda Sanhedrin 37a4.

Mişna’daki bu ifade, Kuran’ın Maide suresinin otuz ikinci ayetinde aşağıdaki şekilde yankılanmıştır:

İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler”.5

Yukarıdaki telkinlerden nasıl bir ders çıkarılabilir?

Çıkarılacak en önemli ders herhalde aşırılığa gitmemek ve Yaradan’ın insana bahşettiği canı alma yetkisini kendinde bulmamaktır.

Terör, diğer bir deyişle siyasi emeller için bir çatışmanın tarafı olmayan sivillerin toplumun genelini yıldırmak için katledilmesi eylemi artık terk edilmesi gereken bir mücadele yöntemi.

Terörün muhatabı olan toplumlara düşen ise şiddete başvuran idarecilerini konuşarak daha iyi neticeler alabilecekleri konusunda ikna etme yeteneklerini geliştirmek.

 

1 http://www.kutsalkitap.com/kkitap/?b=18  Eyüp Kitabının gerçek yazarının kim olduğu ve kitabın ne zaman yazıldığı konusunda rivayet muhtelif:  Kimi kaynak Hz. Eyüp’ün Hz. Musa’nın (MÖ 1300’ler) çağdaşı veya ondan birkaç nesil genç olduğunu zikrederken bir diğeri kitabın içerik analizini müteakip yazılma dönemini Hz. Davud (MÖ 1040 – MÖ 970)  ile Hz. İşaya (MÖ 700’lü yıllar) arasındaki bir döneme tarihliyor. Kitabın yazım tarihini Üzeyir’e / Yazıcı Ezra (MÖ 480 – MÖ 440) kadar indirenler de var.  (Kaynak: http://www.theology.edu/biblesurvey/job.htm)

2 http://www.mechon-mamre.org/b/h/h44.htm

3 http://www.mechon-mamre.org/b/r/r4604.htm

4 http://www.mechon-mamre.org/b/l/l4404.htm

5 http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=5&ayet=32