İran’a bir operasyon düzenlemesi olası mı?

Ortadoğu nükleer silahların kullanılabileceği, yüz binlerce kişinin yaşamlarını yitirebileceği yeni bir çatışmanın eşiğinde mi? Yazıları 45 ülkede yayımlanan İngiliz Gazeteci Gwynne Dyer’in, Jerusalem Post Gazetesi’ndeki ‘Yeniden nereye gidiyoruz?’ başlıklı ezber bozan makalesi özellikle dikkatimi çekti.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
23 Kasım 2011 Çarşamba

ngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bağlı üst düzey diplomatların, İsrail’in ABD’nin de lojistik desteğini alarak, yeni yılın başında, İran nükleer tesislerini yok etmek amacıyla bir operasyon düzenleyebileceğine ilişkin görüşleri İngiliz Daily Mail Gazetesi’ndeyer aldı.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun, İran’ın balistik füzelerde kullanılacak nükleer savaş başlıklarıyla ilgili çalışmaları sürdürdüğü yönünde ‘güvenilir’ kanıtlar bulunduğuna ilişkin raporunu açıklamasından sonra İsrailli üst düzey yetkilileri de operasyon ihtimalinin günden güne ‘daha olası’ bir duruma dönüştüğünü belirttiler. İran tepki göstermekte gecikmedi, dini lider Ayetullah Ali Hamaney, ülkesinin herhangi bir askeri tehdide  bütün gücüyle’ yanıt vereceğini ve mesajının özellikle Amerika’ya, yardakçılarına ve Siyonist rejime yönelik olduğunu söyledi.

Ortadoğu’da yeni bir kâbus mu yaşanmakta? Bölge nükleer silahların kullanılabileceği yeni bir çatışmanın eşiğinde mi? İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, “ne elli bin, ne beş bin, ne de beş yüz kişinin hayatı tehlikede” diyerek halkını rahatlatmaya çalışırken ben İsrail’de bulunduğum bayram tatilinde insanların bu konuda hiçbir endişe taşımadığını, genellikle Türkiye ile bozulan ilişkilerden tedirgin ve üzgün olduklarını gözlemledim.

Dönüşte uçakta okuduğum Jerusalem Post Gazetesi’nde yayınlanan, İngiliz Gazeteci Gwynne Dyer’in ‘Yeniden nereye gidiyoruz?’ başlıklı ezber bozan makalesi özellikle dikkatimi çekti.

Dyer, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın, “İran halkı akıllıdır. Sizin 20 bin bombanıza karşı iki tane bomba üretmez” ifadesine yer verdikten sonra, UAEK raporunda Amerika, İngiltere, İsrail ve Fransa’nın ellerinde bulundurdukları binlerce nükleer bombalara neden değinilmediğini sorguluyor.

Dyer, bazı alaycı gazeteci/yazarların Uluslararası Atom Enerji Kurumu Başkanı Yukiya Amano’yu, 2003 yılında George W.Bush döneminde, Irak’ta nükleer silahların bulunduğunu kesinlikle ileri süren Savunma Bakanı Colin Powell’e benzettiklerini belirtiyor. Ayrıca koalisyon güçlerinin operasyonu sonucu, 650 bin Iraklı sivilin hayatını kaybettiği bu acımasız işgal süresince tek bir nükleer silahın dahi bulunamadığına değiniyor, aynı hatanın bir kez daha tekrarlanmasının kabul edilemeyeceğini savunuyor.

İngiliz eski Başbakanı Winston Churchill’in “bir damla petrol, bir damla insan kanından daha kıymetlidir” şeklindeki acımasız gerçeği dile getiren sözlerini göz ardı etmiyorum. 

Mossad eski Başkanı Meir Dagan geçtiğimiz yılın ocak ayında İran’a saldırmaktan daha ‘aptalca’ bir düşünce olamayacağını belirtmiş ve bir süre sonra görevinden alınmıştı. Ayrıca Yediyot Aharonot Gazetesi’nin ünlü savaş muhabiri ve askeri yorumcusu Ron Ben- Yishai da UAEK raporunda İran’ın 2-3 bomba yapmaya yarayacak düşük seviyede zenginleştirilmiş uranyuma ve nükleer cihazlara sahip olduğunun belirtildiğini, ancak bunun bu ülkenin elinde nükleer bomba bulunduğu anlamını taşımadığını ifade etmektedir. Gwynne Dyer’e göre ise bu durum UAEK kurallarına aykırılık oluşturmamaktadır.

Dyer’in makalesi bazı düşündürücü gerçekleri gözler önüne seriyor. Ancak yazarın, raporda diğer ülkelerdeki nükleer silahların niye sorgulanmadığı yönündeki eleştirisi medyada da çoğu kez dillendirilen bir argümandır. Ben bu görüşe katılamıyorum. Çünkü ne İsrail, ne de nükleer silah bulundurdukları ileri sürülen diğer devletler, bir ülkeyi haritadan silme tehdidinde bulunmuyorlar. Oysa İran yönetimi İsrail’i haritadan sileceğini birçok kez açıkça dile getirmiştir.

Elinde nükleer bomba bulunmasa bile İran bölgesel nükleer bir güçtür ve bu gücünü ideolojisini yaymak için bir araç olarak kullanıyor. Kanımca İsrail’in İran’a saldıracağı iddiası da sadece caydırıcı olmak amacını taşımaktadır. Bu tür baskın operasyonlar,1981 yılında Menahem Begin’in başbakanlığı döneminde, Bağdat yakınındaki Osirak Nükleer Santralı’nın imhasında olduğu gibi önceden davul zurna ile haber vermeden gerçekleştirilir.

İsrail, İran’a karşı uygulanan tedbirlerin daha da artırılarak yurt dışındaki paralarına el konulmasını ve petrol satmasının önlenmesini arzulamaktadır. Ancak UAEK’nın yeni karar tasarısında sadece İran’ın nükleer programının askeri boyutundan ciddi kaygı duyulduğu belirtilmekle,  Rusya ve Çin Cumhuriyeti’nin ikna edilmesi amacıyla ‘yumuşak ifadelere’ yer verilmekte ve kurumun Mart ayına kadar süreci takip etmesi istenmektedir. 

İran’ın nüfusu Libya’nın on katıdır, Libya’da gerçekleştirilen ve Muammer Kaddafi’nin devrilmesi ile sonuçlanan NATO harekâtı ile muhaliflerin mücadelesi altı aydan fazla sürmüştür. Bu nedenle de İran’ın uluslararası taleplere yanıt vermeyi ve işbirliğinde bulunmayı reddetmesi durumunda, yaptırımların düzeyinin yükseltilmesi, ancak ne olursa olsun sorunun barışçıl yollardan çözümlenmesi için her yolun denenmesi gerekiyor.