Ne varsa göbekte var!

Köşe Yazısı
26 Ekim 2011 Çarşamba

Nuia MANA


Gevşek kıyafetler giyindim. Göbeği, memeleri, kalçayı bu rahatlığa saldım. Bağdaşımı kurdum, ellerimi kollarımı bir daire oluşturacak şekilde birleştirdim, kapadım gözlerimi. Kafamda yoğunlaşmış olan enerji akımını yavaş yavaş yer çekimine teslim ettim. Bıraktım aşağı, daha da aşağı doğru aksın. Zihnim düşünemez hale gelene kadar akıttım bu enerjiyi aşağı doğru. Hayal etmek değildi bu; gerçekten ruhun yoğunluğunu aşağı çekmekti.

Kendi içimde yer çekimi kanunu tanımayan bir bölge var. Bu bölgede karma yok, savaş yok, açlık- susuzluk yok, para yok, madde dünyası yok, siyasi görüşmüş, gazetelermiş, habermiş… Hiçbiri yok.  Zihnin enerjisi buraya indiğinde başka bir şekle bürünür. İnsan bunu ilk deneyimlediğinde allak bullak olur.

Batılı bilim adamlarının şimdilerde ikinci beyin diye adlandırdığı ey sevgili göbek!  Tibetli meditasyon ustalarının neden binlerce yıldır “gerçek zihin göbektedir” dediklerini hala anlamadılar, deneyimlemediler, ama en azından doğru yoldalar!

Ben çocukken Ninja Kaplumbağalar çizgi filmini izlerdik. Oradaki karakterlerin bir tanesinin beyni göbeğindeydi. Sanırım çizgi filmde o kötü bir karakterdi. Oysa gerçek hayatta karnından düşünenler en akıllılar!

Nasıl olmasın ki! Hayata yeni başlayan her ruh anasının karnından geçmek zorunda bir kere. İlk temas göbekten. Başımızdaki beyin, göbeğin içindeyken oluşuyor. Doğaya, hayata en yakın bölge göbek. En hassas. Enerji şifacılarının bazılarına göre ise duygularını yahut kişisel alanını korumaya çalışan kişilerin fiziksel olarak büyüttüğü bir bölge göbek! Ah evet ya, erkekler daha çok büyütüyorlar göbeği! Duygularını yaşayamayan, kendini sürekli korumada tutan birçok erkek.

Karnını içeri çeken birçok kadın ise bu bölgenin gücünden yoksun kalmaktalar. Kalın kemerlerle sıkılan zavallı göbekler. Salın göbeği gitsin. Sadece salmakla da kalmayın, oturun meditasyona, içerden hissedin göbeğinizi. Bakın bakalım karın boşluğu cidden boş muymuş!

Işık dolu bir alan orası. Girdiğimde çıkasım gelmeyen bir alan. Derin huzura ermiş bir alan. Oraya girdiğimde genişlediğim, kocaman olduğum, herkesi ve her şeyi içimde bulabildiğim bir alan. Ve eğer konuşursa mutlaka en doğruyu söyleyen bir alan.

Gözü de var, kulağı da. Koku da alıyor, tat da. Muazzam bir alan orası. Göbek deliği boşuna orada değil. Düşünsenize, sırtımızdan da bağlanabilirdik annelerimize. Ya da kafamızdan, kalbimizden… Ama hayır! Doğanın muhteşem mucizesi, bebeği göbeğinden bağlamayı seçmiş anasına! Anasından ayrıldığında ise hayata göbeğinden bağlıdır insan. O bağ koptuğunda ise kişi vefat eder.

Hayatla olan göbek bağınızı temizleyin! Evlerinizi temizlediğiniz gibi. Kapatın gözleri, inin göbeğinize, hayatla bağınızı baştan hissedin. O bağ kirliyse başınıza gelenlerden hayatı suçlamak niye? Birazcık temizlik gerekiyor belki de. Haydi, giyin rahat kıyafetleri…

Sevgiyle.