Futbolun patronu televizyondur…

<p class="MsoNormal"><span>Bundan 2-3 ay evveldi, yine televizyonda </span><i><span>‘Flash! Flash!’ </span></i><span><span> </span>yanıp sönüyordu. Gerçekten de Türk spor tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir skandal patladı.<?xml:namespace prefix =" o" ns =" "urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /></span></font></p>

Köşe Yazısı
5 Ekim 2011 Çarşamba

NEDİM BÜYÜKABOLAFYA


Bundan 2-3 ay evveldi, yine televizyonda ‘Flash! Flash!’  yanıp sönüyordu. Gerçekten de Türk spor tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir skandal patladı.

Kimsenin tahmin edemediği isimler şike olayları ile ilişkilendiriliyor, akıl almaz yöneticiler gözaltına alınıyordu.

Her ağızda bir hikâye vardı. Kimileri bu işin bu kadarla kalmayacağını,  soruşturmaların daha derinlere ineceğini savunurken; kimileri de aslında tutuklamaların hiçbirinin şike ile alakalı olmadığını, olayların boyutlarının çok daha başka yönlere uzadığını iddia ediyorlardı.

Aslında hiçbir iddianın en küçük bir delille dahi desteklenmemiş olması şaşırtıcı idi. Her açıklama havada asılı kalan bir söz balonuydu sanki.

Her açıklanan isim okuyanları biraz daha hayretler içinde bırakıyordu.

Arada çeşitli açıklamaları ile TFF gibi aktörler de olaylarda ağırlığını hissettirmek istedi ise de,  UEFA sınırlar ötesinden yaptığı cesur açıklama ile gelişmelerde son derece etkili rol oynadı.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken topu taca atmakla nam yapmış olan TFF yeni ve alakasız bir konuda yaptığı açıklamada gündeme bomba gibi düştü.  Türk futbolu ‘play-off ’la tanıştı.

Bu açıklama şike soruşturmaları ile ilgili gündemi sulandırmaya başlayan ilk adım oldu. Ortaya atılan fikir beğenilmemesine ve içeriği anlaşılmamasına rağmen istenen etkiyi yaptı.

Ardından, aslında dünyada bir ilki başlatan ve son derece başarılı bulunan uygulama ile seyircisiz maç cezalarını sadece bayan ve 12 yaş altı çocuklarına ücretsiz olarak değiştirdi. Böylece yaratılan olumsuz hava az dahi olsa dağıtılmıştı.

Amma Sayın Aziz Yıldırım’ın yaptı açıklamalarTFF’nin gayretlerini istemeden de olsa boşa çıkardı ve birden ortalık karıştı. Aziz Yıldırım’ın yazılı basına yansıyan açıklaması “martta çıkıyorum, mayısta başkanım…” oldu.

Bu açıklamanın ardından TFF’nin şike soruşturmalarında yeni ve çarpıcı gelişmelerin su yüzüne çıkmasına sebep oldu. TFF hazırladığı teklifle şikede düşmeyi kaldırmayı planladıkları ve cezaları hafifletmeye çalıştıkları ortaya çıktı.

Türkiye’de bu gelişmeler olurken, dünya futboluna damgasını vuran Sir Alex Ferguson yaptığı açıklama ile Türk basınında da geniş yer buldu: “Futbolu televizyon yönetiyor.”

Bu açıklamanın ardından insan ister istemez düşünüyor… Acaba bu durum bizim ülkemizde de aynı mı?

Fenerbahçe gibi Türkiye’ye mal olmuş bir kulübün küme düşürülmesi Türkiye liginin yayımcı kuruluşunun pekte işine gelmez.

Bu gelişmeler yaşanırken zaman da kendi marifetlerini göstermekte ve ilerlemekteydi. Ligin yayımcı kuruluş “artık futbol konuşulacak” sloganıyla 24 günde 45 maç oynatarak sanki halkı hipnotize etmeye çalışıyor.

Üç aydır inişli çıkışlı yaşanan bu süreçte gün yok ki yeni bir gelişme olmasın.

Son olarak, şimdiye kadar pek de bu olaylara karışmayı yeğlemeyen hükümetten bir açıklama yapıldı. Sayın Bülent Arınç yaptığı açıklamada şu anda uygulamada bulunan kanunların bütün kulüplerin ortak kararı olduğunu, ayrıca TBMM’de yapılan oylamada bütün partilerce oybirliği ile kabul edildiğini belirtti. Son cümlesinde ise “bu değişikliğe destek verecek olan partileri de görmek isterim” dedi.

Bunca gelişme arasında bize sadece izlemek kalıyor. İster futbolu, ister şike mevzusunu…

Eh hadi hayırlısı, bekleyelim, görelim…