Şana Tova

Alber NASİ Köşe Yazısı
28 Eylül 2011 Çarşamba

Filistinliler BM’de devlet olarak kabul görmeyi beklerken Avrupa, ekonomik dengeleri oturtmaya çalışıyor. Diğer yandan ABD ve Avrupa’nın füze kalkanına Rusya, Çin ve İran’dan cevap geliyor.  Dünya gündemi bu şekilde yoğunken, Filistinli Lider Mahmud Abbas’ın BM nezdindeki girişimi dünyada beklediği ilgiyi ve önemi görmeyebilir. Fransız Dışişleri Bakanı Alen Jupe oylamanın haftalarca sürebileceğini söylüyor. Mahmud Abbas bir yandan Filistinliler arasında Hamas’a karşı siyasi bir üstünlük sağlama telaşındayken diğer yandan da İsrail Başbakanı Netanyahu’yu uzlaşılması en zor müzakereci olarak gösteriyor. Tıkanan ve ilerlemeyen görüşmelerden bunalan Abbas’ın BM neznindeki girişimi bir anlamda anlaşılabilir. Ancak zamanlama oldukça yanlış.

Bu arada Netanyahu gerek ekonomik gerekse siyasi anlamda pek başarı gösteremedi. İsrail’de yapılacak ilk seçimlerde Netanyahu’nun iktidarı kaybetmesi çok da şaşırtıcı olmayacak. Aynı şekilde ABD’de Obama’nın gereken siyasi ve ekonomik basireti gösterememiş olması, Obama’nın da 2012 sonunda yapılacak seçimlerde görevini halefine devretmesi sonucunu getirebilir.

Netice itibariyle BM’den çıkan sonuç ne olursa olsun barış sürecinde 2013’ten önce herhangi bir gelişme beklemek yanlış olur. Kaldı ki Abbas’ın önerdiği şekliyle BM’de Filistin Devleti’nin üyeliği oylamada kabul görse bile ABD vetosuna takılacağı nerdeyse kesin. Tansiyonu arttırmaktan başka bir işe yaramayacak bu tip olaylar, son derece duyarsız olan Netanyahu’yu hiç etkilemeyecek.

Bu arada Yunanistan’ın borç krizi Avrupa’yı zorluyor. AB projesi gerektiği gibi işlemedi. Yunanistan krizi, Avrupa’nın gerçekten Amerika Birleşik Devletleri tarzı bir ülkeler birliği olmasının sağlanamadığının delilidir. İdeal koşullarda Almanya, Fransa ve Danimarka gibi teknolojik olarak üstün olan ülkelerin kapitalist güçlerinin imalat faaliyetlerini işgücü ucuz olan Yunanistan gibi ülkelere kaydırması ve bu ülkelerin refah ve gelir düzeyini arttırması beklenirdi. Ancak yapılan, Avrupa Birliği içerisinde bu ülkeyi borçlandırmak ve daha fazla ithal ürünü almasını özendirmekten ileriye gidemedi. Gerek ülke siyasetçileri gerekse de ülke yatırımcıları “ülkesel” bazdan çıkıp “kıtasal” bazda düşünmeyi beceremediler. Oysa son derece oturmuş, oldukça durağan ve ufak bir pazar olan Avrupa’nın ABD, Çin, Rusya gibi ekonomilerle başa çıkabilmesi için kıtasal olarak hareket etme zorunluluğu var. Bu bağlamda Yunanistan’ın Euro para sisteminden çıkarılmayarak sistem içinde sorunu çözme çabası son derece doğru bir karar. Elbette Euro’nun faiz oranı düşürülecek ve Euro/Dolar paritesi 1.25’e kadar gerileyecek.

Füze kalkanı projesine karşı Rusya, Çin ve İran’ın ortak füze kalkanı geliştireceklerine dair haberler yayınlansa da bu pek olası gibi görünmüyor. Halen siyasi anlamda aynı bakış açısını benimsemiş olmasalar da hem Çin hem Rusya ekonomik olarak ‘kapitalizm’i benimsemiş ve ticari olarak ABD ve Avrupa ile fazlasıyla iç içe girmiş durumda. Gerek Rusya gerek Çin, Avrupa ve ABD’yi gerçek bir tehdit olarak algılamıyorlar. İran’ı ve Kuzey Kore’yi korumak adına da bu tip bir yatırımı yapma telaşı içine girmiyorlar. Kaldı ki Rusya ile ABD’nin anlaşması halinde İran’daki rejimin yıkılması her iki tarafın da menfaatine uygun bir hal alabilir. Bu arada siyasi tansiyonu son derece yüksek olmakla beraber, fazla bir gelişmenin yaşanmadığı sıradan bir İbrani yılını daha geride bıraktık. Gelecek yılın insanları ve toplumları daha fazla aydınlatması dileğiyle

Şana Tova...