Al bana, ver bana!

<p><strong> (...) "</strong><span _extended="true">Almak, sadece maddiyatla sınırlı değildir. Örneğin, bir iltifatı kabul etmek de almaktır. Eğer iltifatı geri çeviriyorsanız, sözel anlamda alma kabiliyetinizi geliştirmelisiniz." (...) </span></p></font>

Köşe Yazısı
11 Ocak 2012 Çarşamba

Nuia MANA


Sadaka vermek, eski giysilerini bağışlamak, iş arayana bağlantılar bulmak, son kalan bisküviyi yarıya bölüp paylaşmak… Atalarımız vermenin önemine dair sözler etmişler, dinler vermeyi öğütlemiş, toplum bağış yapanları yüceltmiş. Bunların hepsi çok güzel, ancak trafik iki yönlü akar. Vermeyi bildiği kadar almayı da bilmelidir insan.

Almak, daha doğrusu almayı bilmek, almaya layık olduğunu özümsemiş olmaktır. Kendini seviyor olmanın bir göstergesidir.

İltifat: Almak, sadece maddiyatla sınırlı değildir. Örneğin, bir iltifatı kabul etmek de almaktır. Eğer iltifatı geri çeviriyorsanız, sözel anlamda alma kabiliyetinizi geliştirmelisiniz.

Hediye: Kimileri kızarır bozarır, hediyeleri geri çevirirler. Çok pahalı, çok büyük vs. gibi sebepler sunarlar. “Ben bunu hak etmiyorum,” düşüncesi ile hareket ederler. Oysa hediyeyi sevgiyle kabul etmediğin zaman, karşındakinin veriyor olma keyfine engel oluyorsundur. Bir düşünsene, senin bunu yapmaya ne hakkın var?

Yardım: Zor durumda kaldığında sana uzatılan yardım ellerini gururla geri mi çeviriyorsun? İnsanları yardım etme hazzından yoksun bıraktığının farkında mısın? Belki sana yol yordam göstererek yahut maddi yardım yaparak kendilerini çok iyi hissedeceklerdi… Ama şimdi hissedemiyorlar. Vermenin dayanılmaz hafifliğine ulaşamadılar.

Almamak bencilliktir. Gizli saklı ve derin bir ego tribidir. Almak ise alçakgönüllülüktür. Almak, sevgi akışını engellememektir. Gündüz gece ile, kadın erkek ile, kış yaz ile tamam ise, vermek de ancak almak ile tamamlanır. Bu bütünlüğü bozmak insan doğasına aykırıdır.

Kimileriniz bu lafıma gülebilir ancak, kadınlar vermekte, erkekler de almakta daha iyiler. Biraz derin düşündüğünüz zaman görürsünüz ki, mutluluğu yakalamış erkek kendine, ailesine, çevresine vermeyi öğrenmiş erkek, mutluluğu yakalamış kadın ise almayı öğrenmiş kadındır. İçgüdüsel olarak sürekli sevdiğine, çocuğuna, fakire, ona buna yardım eden, kendinden veren kadın, almayı öğrenmelidir. Ekmeği kazanması gerektiği genlerine islemiş olan erkeğin de o ekmeği paylaşmayı bilmesi gerekir. Denge böyle sağlanır.

***

Maddenin kafası çalışır aslında. Eşyalarınız, onları hak etmediğinizi düşünürseniz, bunu anlayıp sizden giderler. Pahalı elbisenize lekesi çıkmayacak bir içecek dökülür, deri çantanız hırsıza kaçar, eviniz iflasa kurban gider. Sahip olduklarınızı açık kalple kabul etmeniz çok önemlidir. Onları gerçekten içinize alın, özümseyin. Evrenin size verdiği hediyeleri kabul etmeyecek kadar kibirli misiniz gerçekten? Siz kimsiniz ki koca evrenin size layık gördüğü evi, arabayı, eşi, çocuğu kendinize çok görüyorsunuz? En büyük göreviniz onları almaktır.

En büyük göreviniz Tanrı’nın verdiklerini almayı bilmektir.