Göz kırpan kuş

Köşe Yazısı
28 Aralık 2011 Çarşamba

Nuia MANA


Porno ile aşkla sevişmek arasındaki fark, uyduruk bir hamburger yemekle meşhur bir şefin elinden yemek yemek arasındaki fark gibidir. O an doyurur, keyif verir, ancak bedeni ya da ruhu gerçekten beslemez. Kısadır ömrü; kalıcı iz bırakmaz, ne bedende ne kalpte.

2012’ye girerken insanların arınması gereken tek şey ‘acele’. Porno, fast food, zırt pırt gereksiz alışveriş, trafikte koşturma, sürekli iş güç yetiştirmeye çalışma, otobüsün arkasından koşma, vapur kaçınca stres olma… Tüketim çılgınlığı diye adlandırılan bu dönemde otuz saniyelik zevkler uğruna hayatı tüketiyoruz. Enerjimizi çok daha sağlıklı harcamak, hayatın derinliklerine inmek varken, aceleden ecele gidiyoruz.

Yazılarımı takip edenler bu konulara ahlakçılık yapmak için girmediğimi bilirler. Zira isteyen burgerini yesin, isteyen neyi nasıl istiyorsa öyle yaşasın. Yazımı ‘porno’ kelimesi ile başlattım çünkü aceleyle gazeteyi tarayan gözlere olta atmaktı niyetim. Ve yakaladım da o gözleri!

Yavaşla! En fazla bir makale eksik okuyacaksın. Kuzey Kore’de neler olduğunu dakika dakika bilmesen de olur. Sandviçin de bir yere kaçmıyor. TV’de program kaçırsan ne ala; teknoloji sayesinde mutlaka o programı bulur izlersin. Otobüs kaçsa ne olmuş… Dur etrafına bak, belki hiç görmediğin bir ağacın dalındaki talih kuşu sana göz kırpmak istemiştir. Belki arkanda bir tezgâhta annenin çok sevdiği çiçeklerden satılıyordur. Belki uzun süredir görmediğin bir sevdiğine rastlayacaksın. Belki de hiç bir şey olmayacak ve sen bir sonraki otobüsü sabırla beklemeyi öğreneceksin. Çok önemli sanma kendini; sen geç kaldın mı dünya durmuyor. İstersen yavaşlayabilirsin.

Son moda botların ya da iPad’in olmasa ne olur? Güneşi görmeyecek kadar saat çalışmak bunlar için mi? Yavaşla. Gündüz dışarı çık, güneşe göz kırp. Kış güneşi ayrı güzeldir, onu tanımaya çalış. Köşedeki simitçiden simit al, kuşlara at. Akşam sevdiğinle orgazm yarışına girme; aksine uzun uzun gözlerine bak, yavaş yavaş tanı onu. Onun detaylarına dikkat et; tıpkı bir ressamın tablosunu özümseyebilmek için detaylara dikkat etmen gerektiği gibi. Gece yatmadan bir elma ısır ve aceleyle çiğneme. Tut ağzında ısırdığın parçasını, kapa gözlerini ve ağzında bıraktığı tatlı suyu hisset.

Acele işe şeytanın karışması şaşırtmıyor beni. Ne de olsa şeytan detaycı değildir. Çünkü Tanrı detaylarda gizlidir.

2012’nin bol detaylı geçmesi dileğiyle!