Kani Karaca ve Ahmet Özhan

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
21 Aralık 2011 Çarşamba

Sanırım o tarihlerde Türk Hava Yolları henüz Konya’ya sefer düzenlemiyordu. Şehirlerarası en çok kullanılan ulaşım aracı otobüstü. Otobüsler şimdilerde olduğu kadar konforlu değildi. Sunulan en büyük ikram kolonya idi; o da insanın içini bayıltırdı. Molalarda, ‘çaylar şirketten’ diye avaz avaz bağıran muavin, tuvaletlerin önünde oluşan uzun kuyruklar…Orası da ayrı bir işkenceydi. Kokudan ağzımızı burnumuzu kapar işimizi mümkün olduğunca çabuk halletmeye bakardık. Yine de çok eğlenirdik. İşte böyle genç yaşlarımızda arkadaşlarımızla birlikte Şeb-i Arus Töreni’ni izlemek üzere otobüsle Konya’ya gittik. Hava soğuk, yağışlı, sokaklar da çamur içindeydi. Bir an evvel kendimizi otele atıp bir yorgunluk kahvesi içmeyi hayal ediyorduk. İçeri girdik, otel daha da soğuk. Hayallerimizden çabucak vazgeçip, odalarımıza çekildik. Nasılsa fazla kalmayacaktık. Ertesi gün erkenden törenin gerçekleşeceği  salona gittik. Mekan öylesine büyüktü ki, ‘burası nasıl dolar’ diye düşündüm. Bir müddet sonra gördüğüm kalabalık karşısında şaşkına döndüm. Protokol yerini aldı; konuşmaların ardından Şeb-i Arus olarak da bilinen Mevlana’nın ölüm yıldönümünün anılma töreni başladı. Türk Tasavvuf Müziği eşliğinde önce semazenlerin sonra ağır adımlarla postnişinin sahneye gelişiyle, koca salonda nefesler  kesilmiş,sessizlik hakim olmuştu. Mevlana’yı Anma Törenleri’nde vazgeçilmez bir yeri olan âmâ hafız ve mevlithan Kani Karaca’nın sesi dinleyenleri büyüledi. 2004 yılında vefat ettiğinde, birçok eleştirmen onun için ‘asrın en iyi seslerinden birisi’ olarak bahsedecekti. O gün Karaca’nın ardından,  dönen semazenlerle huşu içinde olan Ahmet Özhan’ı dinledik. Tören bittiğinde, öylesine kendimizden geçmiştik ki, bir süre yerimizden kalkamadık. Türbe ziyaretleri sonrasında, ‘Konya-İstanbul … sayılı sefer yolcularının otobüse binmeleri rica olunur’ anonsuyla, koltuk kavgaları başlamadan yerimizi aldık. Oturduktan sonra da eşime ‘Sakın kolonya ikramını alma’ diye tembihledim.

Konya’daki törenden sonra her yıl İstanbul’da sema ayinlerini izlemeye çalıştım. Ama hiçbirinde Konya’da aldığım hazzı bulamadım.

***

Aradan çok uzun yıllar geçti. Bu sene de Mevlana’nın 738’inci Vuslat Töreni’ni  izlemek için CRR’ye gittim. Büyük hayal kırıklığıyla da ayrıldım. Yolda giderken felsefesi ne olursa olsun, Mevlana bugün yaşasaydı, ‘gel gel kim olursan yine gel/ ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel’ der miydi?

***

Bu yıl da günlerinizin ve yüreğinizin ışıklar içinde olmasını dilerim.

Hag Hanuka Sameah.