Büyükada’da bir iphonographer

Köşe Yazısı
24 Ağustos 2011 Çarşamba

Bu hafta dostlarımla Büyükada’da geçirdiğim keyifli hafta sonunun ardından, adayı çok beğenen fakat adalı olmayan dostumdan ilginç bir yorum geldi; “Büyükada technocolorla renklendirilen eski resimler gibi” diyordu, ada halkı değişse de, adanın en güzel köşklerinin olduğu bahçelere yeni modern binalar dikilebilse de eski ada hayatını tahmin edebiliyordu sanki.

***

Eski resimlerdeki Büyükada artık bir nostalji olarak kalacak olsa da, yeni nesil de Büyükada’yı resimler çekerek arşivlemeye devam ediyor. Profesyonel makinelerle değil, hatta dijital fotoğraf makinesiyle bile değil. “Onlar iphonographer” dedi arkadaşım. “iphono… ne?” dediğimde ise, “iPhone photographer” dedi, yani iPhone fotoğrafçıları. İPhonelar’daki megapiksel kalitesinin yükselmesi ve fotoğrafta güzel efektler yapılmasını kolaylaştıran aplikasyonlar sayesinde, iPhone fotoğrafçılarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Artık sadece iPhone’la çektikleri fotoğraflarla kendi iphonographer bloglarını, web sitelerini hatta yöresel iphonographer kulüplerini bile kurabiliyorlar. Paris’in iphonographerları gibi… Gözlemlediğim kadarıyla Büyükadalı iPhone fotoğrafçılarımızın da oranı hiç fena değil; Aya Yorgi’den güneş batışı çekenler, adada büyüyen mutlu çocuklarını çekenler, klasik ada vapurlarını nesli tükenmeden çekenler… Büyükadalı iphonographerlar da kendi bloglarını kurabilecek kadar ustalaştılar kanımca. Beni sorarsanız, ben hala eski Blackberry’me ihanet edemedim. Cep telefonu fotoğrafçılığımdaki ustalığımı maalesef mevcut telefonumla konuşturamadım. 

***

Geçtiğimiz Pazar günü, Yıldırımspor Tesisleri’nde Aldo Perahya Turnuvası’nın ödül töreni yapıldı. Bebeklik arkadaşım Alp ve kardeşi Rıfat Perahya’nın babalarının anısına yapılan bu turnuva Aldo’yu tanıma ve çocukluk - gençlik yıllarını geçirme şansını yakalayan beni ve tüm çocukluk arkadaşlarımızı çok duygulandırdı. Gençliğe ve spora bu kadar önem veren birinin isminin bir spor turnuvası ve pırıl pırıl sportif bir gençlikle yaşatılması, onu onurlandırmanın en güzel şekillerinden biriydi. Ortaokula başladığım yıllarda Aldo bana su kayağı öğretmek için baya uğraşmıştı, fakat bendeki güçsüz kollar, kabiliyetsizlik ve sabırsızlık bu çabalarını sonuçsuz bırakmıştı. Onun yerinde olsaydım, sportif olmayan biriyle bu kadar uğraşır mıydım bilmiyorum. Pazar günü onu yüzümde bir gülümseme ile tekrar hatırladım…

***

Hafta sonu adada bulunmanın bir diğer sebebi ise Sevgili Riva’nin biz Şalomcuları evinde ağırlaması idi. Ben turnuvadan sonra maalesef aralarına katılamadım, günün duygusallığı ve kafama geçmekte olan güneşin etkisiyle biraz daha ada havası alma ve sonra İstanbul’a dönme kararı aldım. Ancak tahmin ettiğim gibi, müthiş bir ev sahibi olduğunu duydum. Bu güzel davetini kaçırdığıma üzüldüm ama biz Şalom yazarlarının daha nice güzel buluşmaları olacaktır nasıl olsa…