Fenerbahçe’m şampiyon

Nihayet Fenerbahçe’m şampiyon oldu. Evde bir sevinç bir sevinç. Bağırış, çağırış, koltuklar yerlerinden oynadı. Sakin sakin izledim...

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
25 Mayıs 2011 Çarşamba

Sokakta olmamamıza rağmen taşkın sevinç naraları açık olan salon penceresinden içeri dalga dalga yayıldı. Derken beş el silah sesi ile yerimden zıpladım. Güzel bir olayı çirkine dönüştürmek ne kolay. Bir daha şampiyonluk maçları sırasında evin tüm pencerelerini kapatmaya karar verdim. Gene de tüm FB camiasının sevincine ortağım. Fanatik değilim ama Fenerbahçelilik baba evinden kalma bir gelenek.

***

Geçen hafta bir kutlama davetindeydik. Eşle dostla sohbet ettikten sonra, bize doğru gelen eski aile dostu bir beyle ayaküstü konuşmaya başladık. Biraz sağlık sorunlarından bahsettikten sonra, ‘bu sabah babanla konuştum’ deyince ‘a, ne kadar iyi’ şeklinde yanıtladım. Babam on beş sene  önce rahmetli olmuştu. Ama konuşmanın seyrini değiştirmek istemedim. Düzeltme yapmanın kimseye yararı olmayacaktı. Belli ki, unutkanlığın türleri onu da yoklamıştı veya beni başka biriyle karıştırmıştı.

Ne var ki, son bir yıl içinde benzer olaylarla daha sık karşılaşıyorum. Babam yaşasaydı 90 yaşında olacaktı. Hayatta olan dostları da yaklaşık aynı yaştalar. Onun için, ‘baban nasıl’ sorusuyla karşılaştığımda, ‘teşekkür ederim, iyidir’ diyorum. Farkında olsalar da olmasalar da yaşlı insanları üzmeyi doğru bulmuyorum. Sabrımız oranında sevgi göstermek kanımca en iyisi.

***

Pazar günü nihayet sezon açılışını yapmak üzere Ada’ya gittik. Özellikle hafta sonları artık öyle kolay gidilmiyor Ada’ya. Önce Kabataş’a benzincinin arkasında demirlemiş sıra sıra motorlara ulaşmanız lazım. Bilet gişesinin çevresi yoğun bir kalabalıkla çevrilmiş. Kıyıdan denize düşmemek , kuyruğun bir ucunu bulmak ve bu arada birbirimizi kaybetmemek için eşimle ellerimizi otuz sene öncesinden daha sıkı kavradık. Boğaz, Üsküdar, Ada seferlerinin yolcuları birbirine karışmış. Zafer edasıyla motorumuzu bulduk. Her basamakta ayak bileğimizi çarptığımız merdivenleri de çıktık. Yer bulup oturduk. Yolcuların dörtte üçü turist. Çoğu Arap ülkelerinden. Derken bir ses, ‘Aleyküm selam, Aleyküm selam, Burhan pazarlama yanınızda’ Burhan’ı delikanlı yaşlarından beri tanırım. Gerçekten işinin ehlidir. Vapurlardaki ilk seyyar satıcılardandır. Burhan üç Arapça kelime, üç şov yaparak elindeki malzemeyi tüketti. İzleyenler memnun, satın alanlar memnun. Tabii böylece yolculuk çabuk geçti. Ve motor Ada’ya yanaştı. Aman Tanrım, insanlar akın akın, yürüyecek yer yok. Kızıldeniz’i yararcasına ite kaka kendimizi ilk ara sokağa attık…

Ada yazılarına haftaya devam edeceğim.