Fenerbahçe’nin şampiyon olmama lüksü yok!

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
4 Mayıs 2011 Çarşamba

Oldukça heyecanlı bir lig yaşıyoruz. Bu heyecan lig sonuna kadar devam edecek. Zira zirvede güreşen iki takım da kaliteli ve azimli futbol oynuyor. Trabzonspor, eline gelen fırsatı Eskişehirspor maçında tepti. Hatalar olacaktır. Böyle stresli, kritik zamanlarda stres ve şanssızlık ortaklık kurarlar. Geçen sezon, Fenerbahçe’nin son maçta evinde Trabzonspor’a takılması, 2005-2006 sezonunda ise yine Fenerbahçe’nin şampiyonluğu Denizlispor deplasmanında oynadığı son maçta Galatasaray’a kaptırması birer mucizedir ama olmuştur.

Geriye kalan üç haftada her iki şampiyon adayının da oynayacağı rakipler bu sene ligde sürprizlere imza atan takımlar. Yerimiz sınırlı olduğu için büyütecimizi Fenerbahçe’ye tutacağız.

Fenerbahçe, sezonun ilk yarısı kendi evinde oldukça zorlanarak 2-1 ile geçtiği Karabük ile oynayacak. Önümüzdeki sezon Fenerbahçe’ye transfer olma ihtimali yüksek olan Nijerya Milli Takımı’nın forveti Emenike ile sarı lacivertlilere ilk maçta kök söktüren Karadeniz ekibi Fenerbahçe’ye ters geliyor.

Fenerbahçe’nin sonraki maçı Ankaragücü ile. Başkent ekibi sürprizlere gebe olsa da Fenerbahçe bu maçı taraftar üstünlüğünü kullanarak kazanacaktır. Son maç ise iki sene önceki şanlı günlerinden bir hayli uzak olan Sivasspor ile. Sarı lacivertli oyuncuların yüzde 90’ı geçen sene son maçta şampiyonluğu kaybetme kâbusunu yaşadı. Panik, onları sıkıntıya sokacaktır. İlk yarıda işi bitirecek skor alamazlarsa ikinci yarı adrenalinin yüksek olduğu bir maç seyredebiliriz.

Dikkatli gözler Fenerbahçe’de çok ilginç gelişmeler olduğunu görecektir.  Sarı Lacivertliler ilk yarı sonunda lig üçüncüsü konumundayken, lig birincisi ile arasında 9 puan fark varken ligin ikinci yarısında deplasmanda tüm maçlarını kazandı. Ligin en çok gol atan takımı oldu. Yine sadece ligin ikinci yarısında yedi maçını hiç gol yemeden kazanarak 21 puan aldı.

Bu başarıda emeği olan isimlerin başında istikrarın sembolü haline gelen teknik direktör Aykut Kocaman geliyor. Kocaman’a ilk yarı boyunca veryansın edenler karşılarında Başkan Aziz Yıldırım’ı buldular. Yıldırım, istikrarsızlığın bir kulübü nerelere getireceğini çok iyi bilen bir isim. Kocaman’ın aileden biri olmasının yanında kişiliği de Fenerbahçe’nin başarısında önemli rol oynuyor. Kocaman, dedikoducuları adeta ters köşeye yatırırcasına Alex’e güvenini sürekli oyuncusuna hissettiriyor. Alex hiç tartışmasız en iyi sezonunu geçiriyor. Gökhan Gönül, oyunuyla Barcelona’yı ayağına getiriyor. Mehmet Topuz kalitesini gösteriyor. Emre, oyun esnasında her maç takım nasıl yönetilir dersi veriyor.

Bu sezon yapılan transferler de özellikle ikinci yarı takıma oldukça katkı sağlıyor. Hollanda ekibi Twente’nin 50 sene sonra şampiyon olmasında büyük katkısı olan Miroslav Stoch, takıma girebildiği zaman hızıyla Alex’in oyun içinde daha aktif olmasını sağlıyor.

Kolay sakatlanması bir kenara bırakılırsa Issiar Dia’nın kanatlara Avrupai bir soluk getirdiği inkar edilemez. Niang ise Marsilya’da 5 sezonda neden efsane olduğunu Türk futbolseverlerine kanıtlamak istercesine dolu dolu bir sezon geçiriyor.

Belki de Kocaman’ın başarısının en önemli sırlarından biri kayıp oyuncuları tekrar takıma kazandırması. Tüm spor yazarlarının ağız birliği etmişçesine ilk yarının sonunda gönderilmesini istediği Brezilya Milli Takımı’nın sol beki AndreDos Santos, teknik direktörünün güvenini boşa çıkarmıyor. İkinci yarıda Brezilyalının oynamadığı her maçta zorlandı sarı-lacivertliler. Geçen sene ve bu sezonun ilk yarısında kendini pek yormak istemeyen Christian’da her maç performansını olumlu yönde katlıyor.

Volkan, inanılmaz güven veriyor. Defansta da Yobo ve Lugano iyi bir uyum yakaladı.

Aykut Kocaman, oyuncularını çok iyi tanıyor. Bu sezon hiç dakika alamamış olan Guiza’yı en kritik maçta, en doğru zamanda sahaya sürmesini biliyor ve biraz da şansın yardımıyla sonucunu alıyor. Guiza gibi duygusal ve sorunlu bir insanı o kritik Buca maçına hazırlamak için geride epey bir sürecin yaşandığı bilinen gerçekler.

Türkiye’nin Avrupa’daki puanının sürekli düşmesi sonucu bu sene lig ikincisi olan takımımız önümüzdeki sezon ön elemelerde çok zor ekiplerle karşılaşacak. En büyük rakibi Galatasaray’ın on yıl evvelki başarısını hala gerçekleştirememiş olan Fenerbahçe, ne kadar ekonomik büyümeler yaşarsa yaşasın, tesisler yaparsa yapsın, futbolcular alırsa alsın; eğer Avrupa’da kupa alamazsa psikolojik olarak her zaman Galatasaray’ın arkasında kalacaktır. Bu sebeple sarı lacivertlilerin helvanın tam kıvama geldiği bu sezonda şampiyon olamama lüksü yok.

Öyle ki sarı lacivertliler (Altan Tanrıkulu’nun geçtiğimiz hafta Hürriyet Gazetesi’ndeki yazısında belirttiği gibi) gelecek sezon en az bir stoper, iki orta saha ve bir forvet transfer etmek zorunda. Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılan bir takımın bu mevkilere en iyi oyuncuları alma şansı, parası da varsa çok yüksektir. Bunun yanında başarının Türk teknik direktörlerle geleceğine inanan bir kişi olarak Aykut Kocaman’ın yeni bir Fatih Terim olacağına tüm kalbimle inanıyorum.

Fenerbahçe, bu sezon şampiyon olursa 2011-2012 sezonunda Avrupa Kupaları’nı Mayıs ayına kadar daha bir heyecanlı izleyebiliriz. Bu, çok yüksek bir ihtimal!