Hayat bir iPad olsa…

Hayat sadece yorgunluk ve kızmaktan sinirlenmekten ibaret değil tabii. Sosyal hayatınızı düşünün bir an… Sevdiğiniz insanları işaret parmağınızla kalabalıktan sürükleyip yanınızda tutmak istemez miydiniz örneğin? Ya da sevmediklerinizi işaret ve başparmağınızı birleştirerek küçültmek.

Köşe Yazısı
6 Nisan 2011 Çarşamba

Düşünün ki birine kızdınız; mantıklı olan ya da içinde yaşadığınız toplumun normlarına uymak için yapmanız gereken önce yaşanan problemi kafanızda analiz etme, sonra söylemek istediklerinizi filtreleme ve sonunda kendinizi ifade etme… Ya da hayatın bir iPad olduğunu ve gün içinde başınıza gelenlerin ise birer app (yani application, nam-ı diğer uygulama) olduğunu.  Fevri veya politik olmak yerine, ‘Angry bird’deki kuşlar gibi birer kafa atmak istemez miydi kızdıklarınıza? Laf kalabalığı mı yapıyor? Sapan ile bir kuş fırlat! Yalan mı söylüyor? Bütün kızgın kuşları ona fırlat…

Kafayı yorduğunuz bir iş gününden sonra sizi ruhsal ve fiziksel olarak daha da yoran bir İstanbul trafiğinin içinde mi buldunuz kendinizi?  Keşke öbür arabaları da iPad’in oldukça iğrenç ama stres atıcı olduğunu kavrayabildiğim ‘ant smasher’ uygulamasında parmağınızın karıncaları ezdiği gibi ezebilseniz. Sesinizin rengini görebilseydiniz ve avaz avaz bağırmak istediğinizde parmağınızı sesinizin üzerinde gezdirip efekti azaltabilseydiniz ya da çoğaltabilmek… Her gün Tem’de insanların gittiği ortalama hızdan 20-30 km daha hızlı gidip dakikada yedi makas atan bir sürücü vardır. Sinirinize mi dokundu? Parmakla ezin, darmaduman olsun. Birkaç tane daha arabayı ezip silin, hem trafik ferahlasın, hem de sen bir sonraki çıkışa varın…

***

Hayat sadece yorgunluk ve kızmaktan sinirlenmekten ibaret değil tabii. Sosyal hayatınızı düşünün bir an… Sevdiğiniz insanları işaret parmağınızla kalabalıktan sürükleyip yanınızda tutmak istemez miydiniz örneğin? Ya da sevmediklerinizi işaret ve başparmağınızı birleştirerek küçültmek. Gittiğiniz bir davetteki çikolatalı kalp şeklindeki mini kekleri iki parmağınızın arasını çeyrek daire şeklinde açarak büyütmek ama akabinde şişen karnınızı aynı iki parmağı geri birleştirerek küçültmek? Hayat oldukça kolaylaşırdı sanki… Bir heykeltıraş gibi kendinizi bir parmakla şekillendirebilirdiniz o zaman, uzamış saçınızı parmağınızı soldan sağa kaydırarak kesebilir, pantolonunuzun paçasını bir parmak darbesiyle onarabilirdiniz. Tabii bu durumlarda korkunç bir istihdam kaybı da baş gösterirdi doğal olarak. Herkesin kendi işini görebildiği, maddi ve manevi ihtiyaçların azalıp, duygusal uzaklaşmaya da varabilecek bir dünya… Ancak bu ayrı bir yazı konusu olurdu.

***

Çocukluğumun tatlı cadı Samantha’sının teknolojik versiyonu olurdu bu iPad formatındaki yaşam. Aynı 1980’lerin siyah beyaz televizyonunda burnunu sağa sola kıvırtarak sevdiklerini getiren, sevmediklerini yok eden tatlı cadının hayatı gibi. Sıradan bir adamla evli olan Samantha da kocasına dünyevi olmayan güçlerini kullanmayacağına dair söz vermişti ama onun yokluğunda kaçamak olarak kullanmıştı her zaman.

Hayat gemisinin dümenini kullanmak isteyen herkesin tüm güçlere başvurduğu gibi…