Saymayın yılları hiçbir yararı yok

Ester YANNİER Köşe Yazısı
15 Aralık 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz haftalarda Genel Yayın Yönetmenimiz İvo Molinas’ın yeni yaşı için sürpriz bir hediye yapalım dedik… Bir genel yayın yönetmenine onun haberlerini içeren birinci sayfa görselinden daha güzel bir hediye olabilir miydi?  Yayın Koordinatörümüz Virna bir köşe başlığı söyle dedi “Saymayın yılları” deyiverdim…

Gerçekten de geçen yılların hesabının kişilere bir şey katmadığını düşünenlerdenim… Deneyimler, yaşamdan çıkarılan dersler haricinde geçen yılların bir önemi yok…

Dostlarım, yakınlarım bilirler, özellikle tarihlerle aram iyi değildir. Birçok insan gibi kaç yıl geçtiğini eskilerin ifade ettiği gibi filan olaydan yola çıkarak tespit etmeye çalışırım…  Örneğin “kaç yılında Şalom’da yazmaya başladın?” sorusunun yanıtı, “Tilda Levi’nin geri dönüşüyle beraber”dir… (Bu arada arkadaşların hafızalarına güvenmek doğrusu çok keyifli).  Beynimin sayısal fonksiyonunu minimumda kullanırım - SUDOKU krizlerimi saymazsak-. Kısaca hesap kitap adamı değilim. Ayrıca sayılara, yıllara takılmanın kişilere bir yararı olduğuna da inanmıyorum… 

Herhangi bir takdimde, yaşımın tanıştığım kişinin üzerinde, “Bu hanım bu yaşta. O zaman şu şekilde konuşayım/davranayım” gibi bir etki yaratacağını kabul etmediğimden de söyleme gereğini hissetmem…  Nasıl görünüyor isem o yaştayım…

Dolayısıyla kişilere saygım da yaşına göre farklılık göstermez.

Her geçen yıla üzülmenin yerine, geçen zamanı iyi geçirmek, verimli bir şekilde değerlendirmek gerektiğini kabul ederim.

Genel kavramda yaş dediğiniz doğumunuzdan itibaren yaşadığınız yılları belirleyen bir rakamdan başka bir şey de değildir.

Dolayısıyla sayılara takılmayalım…

İyi ki doğdun başyazarım…

***

Bu arada ben kaç yaşında mıyım? Ben ne bileyim hangisi sorduğunuzu  biyolojik yaş, kronolojik yaş, hissettiğim yaş -ki bu da duruma göre değişim gösterir-, gösterdiğim yaş mı?

İyisi mi siz de boş verin saymayın yılları, bırakın  bereketi içinde kalsın…