Takip ediliyorum

Geçen hafta aracımla şöyle huzurla uzun yola çıkayım dedim, baktım arkamda tamponuma neredeyse yapışacak kadar yakınlıkta siyah renkte bir Renault Megane. Beş kilometre sonra o bıraktı, bir başkası aldı takip işini. Bu kez koyu gri Audi. Sekiz kilometre daha gittik, bir önceki araç yan yola saptı, bu kez mavi bir Volkswagen peşimi bırakmıyor. İnsan şaşırıyor, takip edenler bu kadar araç bütçesini nereden buluyorlar diye.

Köşe Yazısı
13 Ekim 2010 Çarşamba

Ralf Arditti


Sık konuştuğum bazı işadamları bir süreden beri telefonlarının dinlendiğini ve sırlarını artık rahatlıkla paylaşamadıklarını belirtiyorlar. Hatta daha da ileri giderek e-posta mesajlarının okunduğunu ileri sürüyorlar. Henüz evlerinde veya ofislerinde dinleme aygıtları olduğunu söylemediler fakat onların da ‘yerleştirilmesi kaçınılmazdır’.

Bu genel kaygı havası ‘bana da bulaşır mı?’ diye düşündüm. Ve karar verdim: “Ben de takip ediliyorum!’’ Hem de yakından, nefeslerini bile hissettiğim oluyor. Bu raddeye vardı artık işler Türkiye’de. 

Geçen hafta aracımla şöyle huzurla uzun yola çıkayım dedim, baktım arkamda tamponuma neredeyse yapışacak kadar yakınlıkta siyah renkte bir Renault Megane. Beş kilometre sonra o bıraktı, bir başkası aldı takip işini. Bu kez koyu gri Audi. Sekiz kilometre daha gittik, bir önceki araç yan yola saptı, bu kez mavi bir Volkswagen peşimi bırakmıyor. İnsan şaşırıyor, takip edenler bu kadar araç bütçesini nereden buluyorlar diye.

Sonuçta yollarda keyifle tek başıma araç süremez oldum. Devamlı birileri arkamda. Böyle değildi beş yıl, bilemediniz on yıl önce. Bu kadar takip eden araç yoktu etrafta. Şimdi hepsi benim peşime düştüler, nereye gittiğimi, ne yaptığımı öğrenmeye çalışıyorlar. Ofise gelip aracımı park ettiğimde bekliyorum durup yanıma gelecekler mi? Beni taciz edecekler mi? Fakat çok zeki bu takipçiler, araçlarını devamlı değiştirerek, hiç çaktırmadan yanımdan öylece geçip gidiyorlar. Hem takipteler, hem de yüzüme bile bakmıyorlar. Herhalde her hareketimi kameraya alıyorlar.

Odama geçiyorum, işime odaklanacağım, imkân yok. Altı ay önce piyasaya arz ettiğimiz yeni ürün anında rakipler tarafından sarılmış. Daha iyisi pazara sunulmuş bile. Dedim ben size takip edildiğimi!

Bu kez derin güçler değil fakat doğrudan serbest piyasa oyuncuları tarafından. Belki onlar da aynı merkezlerden talimat aldılar, beni yıpratmak ve korkutmak için.

Eski Türkiye değil burası artık! Birkaç yıl öncesine kadar bu kadar yakın takip etmezlerdi. Yeniliği çıkarırdık, hiç olmazsa bir – iki yıl rahattık, dokunmazlardı bizlere. Ne de olsa bu derinlikte takip mekanizmaları yoktu. Biz de, şükür, biraz paraya kavuşurduk. Şimdi, ‘no ay repozo’, rahat yok bizlere. Hem de hep yakındakilerin değil, uzaktakilerin bile gözleri bizde. Kayseri’den, Konya’dan, Adana’dan... Öyle takip edenler çıkıyor ki şaşar kalırsınız. Muhakkak birilerinin güdümünde, bizleri zayıflatmaya çalışıyorlar. Belki yurt dışından bile olabilir!

En son takip olayı geçenlerde Şalom’da kaleme aldığım bir yazıyla ilgili. Efendim, ben sormuşum: ‘Yahudi cemaati zengin mi?’ 2006 yılında en zengin 100 Türk arasında yer alan dört Yahudi işadamının toplam serveti 3 milyar dolar iken 2009’da bu sayı bire, servet de 350 milyon dolara düşüyor. Sonuç: Yahudiler ligden düştüler ve eskisi kadar zengin değiller.

Bu yazdıklarımı takip eden bir sayın köşe yazarı beyefendi Yahudilerin dünya çapında zengin olduklarını, Amerika’nın 400 en zenginin neredeyse yarısının Yahudi kökenli olduğunu (kaynak gösterilmemiş), İngiltere’nin en zengin on işadamının beşinin Yahudi olduğunu ileri sürerek olayı şöyle bağlamış: “Türkiye Yahudilerinin durumunu Şalom gazetesinden öğreniyoruz. Şalom’a göre 2006’da dört Yahudi işadamı ilk 100’de idi ve servetleri üç milyar dolar civarındaydı.”

Tamam da gerisini getirmemiş. Takip dediğiniz sonuna kadar yapılmalı. Yarıda bırakılmamalı. Takip edilenin nereye gittiğini saptamak gerek. Ben ne demişim, takip eden ne anlamış?

Yazarın benim cümlelerimi kullanmış olması takip edildiğimi kesinlikle kanıtlıyor. Şüphelerim gerçekleşti. Yolda, piyasada, yazılarımda, belki telefonlarımda... Sürekli takip altındayım. Konuştuğum işadamları haklılar. Takip ediliyoruz.

Bütün mesele, bu benim için iyi mi, kötü mü? Henüz ona karar veremedim!