Medeniyetlerin beşiği sallanıyor

Alber NASİ Köşe Yazısı
23 Şubat 2011 Çarşamba

Medeniyetler beşiği olan Ortadoğu son derece ciddi bir şekilde sallanıyor.  Osmanlı egemenliğinden çıktıktan sonra bir türlü kendine gelemeyen ve baskıcı rejimlerin boyundurluğu altında ezilen Ortadoğu halkı pek de yavaş sayılmayacak bir şekilde egemen rejimleri yıkma telaşında.

Tunus ve Mısır’ın ardından sıra Libya’ya geldi. Libya diğer iki ülkeden farklı olarak dünya ekonomisini kısa vadede etkileyecek bir meta olan petrole sahip. Dünya petrol üretiminde  % 2 paya sahip olan Libya’daki karışıklıklar petrol fiyatlarını şimdiden arttırdı.

Ortadoğu’daki gelişmelerin kısa vadedeki ekonomik etkilerinden ziyade orta ve uzun vadede bölgeye ve dünyaya getireceği etkilere bakmak lazım.

Aslında, Tunus, Mısır ve Libya diğer Ortadoğu ülkelerinden farklı olarak krallık rejiminden kurtulmuş ancak demokratik sisteme geçememiş ülkeler.

Benzer yapıya sahip iki önemli ülke ise Suriye ve İran. Sırada bu ülkeler de olabilir. Bu ülkelerdeki totaliter rejimlerin yerini nasıl bir rejime bırakacağı bilinmez. Ancak buradaki halkların alternatif totaliter rejimleri bir 30 – 40 sene daha tolere etmelerini beklemek hayalcilik olur.

Muhakkak ki bölgede özellikle dini esaslı totaliter rejim kurmak isteyecek güçler çıkacaktır. Ancak bu tip rejimler gelseler dahi temel aldıkları dine de zarar vererek kısa vadede yıkılacaklardır.

Devrimlerin başarısı ise yarımadadaki krallık rejimlerinin birçoğunun sonunu hazırlayacak ve dini temellere dayalı başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok devleti zorlayacaktır.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında harita üzerinde oluşturulmuş bu krallıklar, sistemi korusalar dahi bir takım demokratik reformlar yapmak ve liberalleşmek zorunda kalacaklardır.

Kısaca Ortadoğu, Avrupa’nın benzerini 16. yüzyılda yaşadığı ve tüm Avrupa’yı etkileyen reform hareketine benzer bir dönüşümü oldukça kısa bir vadede yaşayacak.

Bu dönüşümün sonuçlarını şimdiden kestirmek oldukça güç elbette. ABD ve Avrupa’nın çıkarları bu süreçte ister istemez sarsılacak ve özellikle ABD bölgedeki kontrolünü kaybedebilecektir.  

Bu süreçte Avrupa’nın ve Türkiye’nin alacağı rol önemlidir. Türkiye’nin,  bölgede Osmanlı’nın devamı olma vasfıyla önemli bir rolü olduğu muhakkaktır. Avrupa ise ortak bir Ortadoğu politikası belirleyebilirse, neredeyse tamamen ABD kontrolünde olan bölgede söz sahibi olabilir.

Değişecek rejimlerle oluşacak yeni dinamikler, yeni talepleri ve yeni çözümleri de beraberinde getirecektir.

İstenen düzeyde bir demokrasinin gelmesi, bu ülkelerin savunma bütçesinin bir kısmının halkın refah düzeyinin aktarılmasına ve eğitime aktarılmasına sebep olacaktır.

Halkın yapılan politikalara katılması çok değişik sonuçları da beraberinde getirecektir.

Her ne olursa olsun Ortadoğu’da değişim başlamıştır ve kısa süreli duraklamalar olsa dahi bu değişim dünyayı değiştirecektir. 

Değişen Ortadoğu İsrail’in barışla ilgili planlarını tekrar gözden geçirmesine sebep olacak ve yeni politikalar üretmesine sebep olacaktır.