Gelecek vardığımız bir yer değil yarattığımız bir yerdir

Köşe Yazısı
5 Ocak 2011 Çarşamba

Tana ESKİNAZİ ALALU


Aynı değerdeki insanlarla bir arada olmak ve tutkumun peşine gitmek hayatıma inanılmaz bir yaşama sevinci ekledi. Geçtiğimiz ay 2 ayrı konferansa gittim ilki Dallas Fort Worth’deki Global Uluslararası Koçluk Federasyonu’nun (ICF) Konferansı, diğeri de  Atlanta Georgia’da Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Konferansı. Her iki konu da çok sevdiğim öğrenmekten bıkmadığım konular arasındadır. Konferansta kendim gibi, dünyanın çeşitli yerlerinden birçok insan tanıdım. Ünlü kişilerle tanışma ve yan yana oturup konuşma fırsatım oldu. Adeta uçtum. Gerçekten çok mutlu oldum. Çoğu kişiyle  ortak isteklerimiz, değerlerimiz, beklentilerimiz varmış onu gördüm. Nedense küçüklüğümden beri hep hayalim  bir dünya vatandaşı olmaktı. Sonunda beni heyecanlandıran şeylerin peşine giderken başka bir değerime ulaşmış oldum.

O kadar çok şey yaşadım ki, hangisinden başlayacağımı bir türlü bilemiyorum. Konferansta fütürist bir hanım, bize 2020’de dünyanın eğilimlerinden (trendlerinden) bahsetti. Adı Anne Lise Kjaer olan bu hanımın değindiği en önemli noktalardan biri, geleceğin bizim gittiğimiz, vardığımız bir yer değil de yarattığımız bir yer olduğu ile ilgiliydi.

Anne Lise Kjaer’e göre 2020 ‘insan odaklı’ bir dönem olacak. Mutluluk, açıklık, etik kurallar, insanların birbirleriyle diyalog kurması yaşamlarını devam ettirmek için çok gerekli olacak.

İnsanlar olgulardan çok, duygulara önem verecekler. Ürünlerin, duyguları ne şekilde  etkilediği çok önemli olacak. Bir ürün satıldığında o ürünün ne kadar harika olduğundan çok insanın varlığına nasıl katkıda bulunduğu; bilmekten çok, bilgiden esinlenmek; enerjiyi daha akıllıca kullanmak, dünyanın daha yeşil bir yer olması ve insanların birbirlerine ilgi ve değer vermeleri  önem kazanacak.

Sağ beyin ile sol beyini beraber kullanmak önemli olacak. Bayanlar daha çok yol gösterici olacak ve liderlik yapacaklar. Empatik liderlik ve birçok şeyi beraber yapabilme becerileri ön plana çıkacak.

Anlayacağınız dünya daha fazla denge ve mutluluk istiyor. Bilgiye çok hızlı ulaşılan bu dönemde,  hız insanı yormaya başladı. İnsanlar birçok yere yetişmek isterken kendilerini unutur duruma geldiler. Yaşanan gerginlik de insanları depresif  ruh haline sokuyor ve daha çok ruhsal rahatsızlıklara neden oluyor. İnsanlar  çok çabuk yorulabilip bunalabiliyorlar; işte bu nedenle kendilerine kıymet veren şirketlerde ve şirketlerle çalışmak isteyip,  kendilerini takdir eden  insanlara beraber olmak istiyorlar. Artık yaşam dengeleri bizi daha mutlu etmeye yönelik şeylerle kurulacak.

İşte  Anne Lise Kjaer’in dediği ‘gelecek, yaratacağınız bir yerdir,’ sözü buradan geliyor. Ruh sağlığı ve insana kıymet vermek, çok önem kazanıyor. Bunu yapabilmek için öneriler şunlar: Belirsizliklerle çalışın, insanlarla daha çok bir araya gelin ve bunu sık sık yapın. İlişkilerinizin kalitesi üzerinde çalışın. İşbirliğini arttırın. İncinebilir olabilme cesaretini gösterin. İnsan olduğunuzu unutmayın. Karşınızdakine saygı gösterin. Kontrol etmeyi bırakın. İlişkilerinizde güven yaratın ve açık olun. Farklılıkları kutlayın ancak unutmayın, insan olarak farklılıklarımızdan çok benzerliklerimiz var. Seçtiğiniz yolu başkasına dayatmaya çalışmayın, yolun en doğru yol olması gerekmiyor, sadece yollardan bir tanesi olabilir. İnsanlara niyetinizi belirtin, sizi anlamaları için niyetinizin ne olduğu bilmeye ihtiyaçları var.

Yine evrensel sohbetlerle ile ilgili katıldığım bir başka toplantıda ortak kanı,  her şeyin bireyin kendisinden başladığıydı. Bu konuyu biraz daha açacak olursak, ülkeler arasındaki birçok barış görüşmelerinde veya politik ortamlarda bile, liderlerin bireysel ihtiyaçlarının istemeden de olsa, konuşulan konuları kesinlikle etkilediğidir.

Küçük adımcıklara döktüğümüzde, 2020 ile ilgili yapabileceğimiz şeyler, kendimizle çalışmak, neyin bizi mutlu ettiğini, neyin mutsuz ettiğini, neyin heyecanlandırdığını, nelerin bize esin kaynağı olduğunu, nelerin etkilediği anlamak, değerlerimizin ne olduğunu bilmek. Nelere tepki veriyoruz? Acaba bu tepkilerin kökleri nereden geliyor? Bazı şeyleri daha farklı daha mutlu olacak şekilde nasıl yapabiliriz?

Gelecek yaratılacak bir yerdir, derken Joseph Cambell’in deyimiyle ‘Kahraman’ın Yolculuğu‘ olarak düşünün hayatınızı.  Bu süreçten geçerken hayat yolculuğunuzdaki gözlemleri, hatırlanacak değerdeki dönemleri, önemli geçişleri, bunların tabii sonuçlarını, tümünü etkileyen gizemli güçleri, harikulade sonuçları bir araya getirdiğinizde hayatınızla inanılmaz bir efsane yaratmanız mümkün olacaktır.  

Efsaneler, zamansızdır ve her şeyin iç yüzünü kavramamıza yardımcı olan bir dolu eski bilgelikler bu yolculuklarda bize yardım eder.  Bu sayede büyümemize, şimdiki sınırlarımızı aşmamıza ve kayda değer farkındalıklar sağlamamıza yardımcı olur.

 Antenlerinizi açık tutun. Jim Carey’nin ‘Yes’ filmini hatırlıyor musunuz?  Filmin kahramanı oldukça mutsuzken birden bire bir seminere katılıyor ve seminerdeki adam karşısına çıkan her şeye ‘evet’ demesini istiyor. Sonunda iyi, kötü diye adlandırdığı, istediği ve istemediği birçok şey  hayatını istediği bir yöne taşımasına ve daha mutlu olmasına yardımcı oluyor.

İşte bizi de  hikâyelerimiz bir şekilde geleceğimize taşıyor…

Mutlulukla ve neşeyle kalın…