Asıl mesele bu değil yeğen… Nedir mesele dayı?

Köşe Yazısı
30 Haziran 2010 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


Çok sevdiğimiz arkadaşlarımızdan birinin tefillin töreni vardı geçtiğimiz haftalarda. Tüm arkadaşlar, sabah çoluk çocuk sinagogu doldurduk. İçeri girer girmez fark ettim de üzerinde pek durmadım, dekorasyon aksesuarı saydığım tülleri. Sonradan öğrendim,  mevcut paravanın boyu kısa olduğu fark edilmiş  olacak ki mevcut paravanın üzerine “yeterince ayrı” olabilmemizi sağlamak için “tul” ile yükseklik takviyesinde bulunmuşlar, ancak ailenin bayanları ve misafir bayanlar doğal olarak olan biteni açık ve net görmek istediklerinden görüntülerini kapatan tülleri “doğal” bir hareket ile aşağıya çekerek, “yükseltilmek istenen paravan” projesini istemeden de olsa  uygulamaya sokmadılar. Sonra?

Sonra ne mi olmuş yeğen? Düşünülmüş, taşınılmış  hem tevada olan biten gözükecek, hem de  yıllardır alışıla geldiğimiz “yanlış!! ” uygulamadan vazgeçilecek... Kurallar uygulanacak, hem de herkez memnun olacak… Bir formül aranmış.  Nasıl yapsak ne etsek derken, standart belirlenmiş: 60 cm paravan, 60 cam füme cam. Toplam 120 cm bizleri bayanlardan kitabına uygun olarak ayıracak. “Ne hoş bir yenilik!” Boyunuz otururken bu “füme” camı aşamayacak kadar uzun değil ise,  dert etmeyin.  Yüksekçe bir yastık ile gelebilirsiniz, henüz bu konuda yorum yok... Gelecekte 120 cm, 150 mi olur, füme cam, buzlu cama mı döner?  Bunu zaman gösterecek.  İşte mesele burada yeğen, gelecekte ne olacağında... 

Ama asıl mesele bu da değil yeğen…

Yakında çok çok sevdiğim bir yakınımın bar-mitzvası olacak.  (Bu aralar mitzva içinde yüzüyoruz... Şükür... )  Ailenin büyüğü, bu işten anlayan ve çocukluğundan beri elinden geldiğince  bu işlerin içinde olan kişi, yıllardır yakınlarına, çok sevdiklerine, saygı duyduklarına yaptığı gibi  bu bar- mitzvada da Musaf’ı okumak istedi. Bu isteğini belirttiğinde aldığı cevap “yoooo olmaz !!!” “Neden?” “Çünkü siz  -% 99 çoğunlukla hepimizin olduğu gibi - Şomer Şabat değilmişsiniz!!!”  “Eee ?? N’olucak şimdi?” “Bir şey olmayacak!   Bu sebeple tevaya Musaf’ı okumak için çıkmanız  “bundan böyle “caiz”  değil…” Mesele; geçmişten geleceğe geçerli olan bu kural “bundan böyle” nasıl ve ne zaman uygulamaya sokulacağının düşünülmesidir...  Kararın sinagog hahamları tarafından, sinagogdan sinagoga değişiklik gösterebilecek şekilde uygulanabileceğidir. .    İşte yeğen mesele burada , “bundan böyle” ve neler olacağındadır...

Bilirsin yeğen,  böyle günlerde tevaya “onor” verilmek üzere cemaatin değerli, saygın mensupları, tören sahibinin yakınları çağrılır, ya bu kişiler?  Şimdilik bu kişilerin “Şomer Şabat” olması gerekmiyor çünkü cemaate yönelik bir dua okumuyorlar,  o halde “şimdilik” buna da şükür diyelim. Şimdi yeğen,  can alıcı soru şu; Ya Koanim? Tüm sinagogu kutsayacak olan değerli Kohenlerimiz ? Kaç tanesi Şomer Şabat? Veya yeğen, toplamda din adamlarımız dâhil kaç kişiyi Şomer Şabat olarak sayabiliriz?

Aman yeğenim yanlış anlaşılmasın diye burada bir nokta koyalım, bu kurallar sizlerin de bildiği gibi yeni değil, hep vardılar. Ancak bizler, yakın tarihimizde daha “esnek” bir din uygulamasını seçerek bugünkü günlere kadar geldik. Bazı kurallar zaman içerisinde daha hafif olarak uygulanmaya başlamış.  Kötü mü oldu?  Bence hayır... Durum ortada, eskiden sinagoglarda minyan toplama konusunda endişe yaşarken bugün; şükür sinagoglarımız dolup taşıyor. Ancak mesele şu yeğen; bazıları da soruyor; nereye kadar esnek? Nereye kadar hafifleştirilecek yeğen? 

Peki mesele nedir dayı…?

Mesele yeğen bu uygulamaların,  nerede başlayacağının, nerede biteceğinin, ne kadar hafif, ne kadar kati olunacağının bilinmemesidir.  Mesele yeğen;  bu uygulamaların, bu değişikliklerin, nesilden nesile farklar gösterebileceğinin anlaşılmış olmasıdır… Bizlerin on yıllarca mutlu, mesut ibadet ettiğimiz kuralların “ bilenler” tarafından yanlış bulunduğu için “aslına uygun olarak “yeniden düzenlenmesidir...   Mesele bütün bunları yaparken, sinagogların daha da dolacağı mı, yoksa boşalacağı mıdır…!!!???

Bir mesele daha var yeğen; en uzun gün hangi gündür yeğen? “ 21 Haziran dayı”  .   Güzeeeel... Güneş ne zaman batar yeğen? “21.00’e doğru.“. Güzeeeeel. Mesele yeğen Şabat’ın da bu saatte bittiğinin unutulmamasıdır.

 Yani, yaz günleri bir düğün daveti mi vereceksiniz? Bat mitzva partiniz mi var?  Aman dikkat, arkadaşlara söyleyin eğer yaz günü saat 20.30 – 21.00 a kadar bekleyemeyeceklerse sakın 21 Haziran civarı bir gün seçmesinler... En uzun günden mümkün olduğu kadar uzak durun. Neden mi?  Siz bar- mitzva töreninde Şabat kurallarına ters bir şey yapmak ister misiniz? Tabii ki hayır. O zaman mutfak, sıcakları ne zaman ısıtmaya başlayacak? Yaklaşık 20.30’dan sonra... Siz, siz olun kış düğünlerini tercih edin...  

Yeğen burada mesele, bar- mitzva kutlamalarının, 13 yaş partilerine düğün davetlerinin, evlilik kutlamalarına dönüşmemesini nasıl sağlayacağımızdır. Mesele gösterilen çabalar ile yeniden canlanmaya yüz tutmuş Cumartesi bar-mitzvalarının artarak sürekliliğini saglamaktır yeğen…  Mesele budur yeğen… 

Mesele, “Eski köye yeni adetler mi geliyor?”  diyenlere, haklı olarak, “Eski köyde var olan ve unutulmaya yüz tutmuş adetleri hatırlatıyoruz” denmesidir yeğen...   İşte meselenin özü budur. Bundan sonra ne olacağıdır yeğen... 

Her yazımda olduğu gibi bu yazımda da; hiçbir kurum,  kuruluş ve düşünce ve inancı hedef almadığımı, yazıyı yazan olarak açık ve net bir şekilde ifade etmek isterim...  Amacım her konuda olduğu gibi tuttuğum nabzı iletmektir... Sürç-ü lisan ettiysem affola...

Sevgiyle kalın…