Şeffaf plastik şemsiyeler

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
30 Haziran 2010 Çarşamba

Şalom’a hergün yerel basından altı farklı gazete alınır. Onlar tek tek okunur. Arşive yarayacak malzeme varsa ayrılır. Gazeteleri tarama sürecinde elleriniz matbaa mürekkebinden simsiyah olur. Kesilecek malzeme çok fazlaysa, daha da kara olurlar. Bu, gazete/kitap basımıyla ilgilenenler için çok doğaldır. Olayı ‘elimizin kiri’ değil, ‘elimizin tozu’ olarak tanımlarız.

Yazarlar odası sabahları sakinse işler yolundadır. Yok, eğer makas sesleri aralıksız geliyorsa, gündem yoğun demektir. Son birkaç haftadır makas, gazetelerin üzerinde biteviye gidip geliyor. Hayırlara vesile olsun.

Makaslar kupürleri hızla keserken, uluslararası arenada gri bulutlar dolaşmaya başladı. Derken, İstanbul’da şimşek gök gürültüsü sesleri arasında yağmur boşaldı.

***

Adalarda yağmura yakalanmak her zaman pek hoş olmayabilir. Tıpkı geçen gün vapur çıkışı, birçok yolcu gibi tedariksiz yakalandığım üzere. İlk işim hızlı adımlarla belediye kahvesine sığınmak oldu. Güneşten korunma amaçlı konmuş büyük şemsiyelerin altında durmak söz konusu değildi. Biraz daha içerlek bir yere girdiğimde yoldan geçenlerin ellerinde şu “üç kullanımlık plastik şeffaf şemsiyeler”ifark ettim.Belli ki, yeni satın almışlar. Zira bir grup, açık mavi şeffaf şemsiyelerle yukarı doğru yürürken, bir başka grup açık pembe şeffaflarla aşağı, vapura doğru gidiyordu. Çayımı içtikten sonra derhal kendime bir tane edindim. Eve kadar idare etse yeterdi. Gerçekten bu Çin yapımı şemsiyeler ‘kullan ve at’ cinsinden. Şehirde de bir tane almıştım.

Hayret, ne zaman yağmur çiselemeye başlasa, her köşede şeffaf şemsiye pazarlayan seyyar satıcılar mantar gibi ortaya çıkıyor. Doğrusu, o an için sizi kurtarıyor. İkinci kullanışta ise kenar plastikler demir(!) çubuklardan fırlamaya/kopmaya başlıyor. Üçüncü kez kullanacak kadar şanslı iseniz, bu kez de yanınızdan geçeni hasara uğratma durumunuz var. Sonra da final. Yani çöp. Tabi çöp kutusuna sığdırmak da ayrı marifet.

Yazlığa giderken yağmurlu havaları düşünerek önlemlerinizi aldıysanız ne ala. Yoksa Büyükada’daki gibi manzaralara tanık olursunuz. Yani her evde bir yazdan diğerine unutulan kimi mor, kimi yeşil mont türü kısa yağmurluklar ortaya çıkar. Ya da vapurlarda çığırtkan satıcıların eylül aylarında pazarladıkları uzun lacivert, balıkçıların giydiği türden yağmurluklar. Onlar da genelde takım elbiseli beylerin üstünde görülür. Her nedense insanlar sayfiye yerlerinde yağmura çoğu kez hazırlıksız yakalanırlar. Oysa ki, çok uzun sürmemesi şartıyla bir başka güzeldir yağmur Adalarda.