Keyfim yok arkadaş keyfim kaçık…

Köşe Yazısı
16 Haziran 2010 Çarşamba

Vladi BENBANASTE


Bu hafta kakara –kikiri konulara değinmek içimden gelmiyor… Keyfim yok… Bu defa suya sabuna dokunmak istiyorum. Bu defa içimi dökmek istiyorum… Bu defa böyle olsun istiyorum… İçimde dolup taşanları anlatma zamanı… Nasıl anlatayım derken ; her zamanki gibi olduğu gibi,  doğal ve hissettiğim gibi derken…. Yazı parmaklarımın ucundan dökülüverdi.

Son günlerde tekrar ortaya çıkan bu durumu, anlamam mümkün değil, neden bu malum olaylar sonrasında tedirgin hissediyorum kendimi?  Neden yanlış bir yol tercihi yüzünden konsolosluğu protesto eden göstericilerin arasında kaldığımda, kendimi “bir farklı”  tedirgin hissediyorum? Neden çocuklarım demir parmaklıklar, güvenlik duvarlarının arkasında okumak durumunda?  Neden malum Pazartesi olaylar olduğunda “bugün okula gidecek miyim?” çok doğal bir şeymiş gibi soracak bir psikoloji içinde çocuğum? Neden dua etmek için ibadethanemize giderken etraftan gelen “meraklı “ bakışlar bugünlerde beni “bir başka”  hissetmeme sebep oluyor?  Neden ibadethaneme gittiğimde bir sürü güvenlik, kontrol ve emniyet kapısından geçmek durumundayım… ? Neden en mutlu günlerimde, mesela düğünlerimde, aklımın bir köşesinde “tedirginlik” var.  Tek kusurum Yahudi bir anne ve babadan doğmak mı? Bu bir kusur mu? Suç mu?

Neden çocuklarımız, yakın geçmişte “okuldaki saygı duruşunda” kendilerini kötü hissetmek durumunda kaldılar... Neden biz ebeveynler; çocuklarımız bu saygı duruşunun sebebini sorduklarında bu olanların bizimle bir alakası olmadığını söylediğimde “peki ama neden…” ile başlayan diğer sorular karsısında “kem-küm” eder buluyorum kendimi… Yine istim üstü dönemlerde çocuğumun bir arkadaşının sadece çocuksu bir saflıkla söylediği   “tatsız bir iki laf ”  ile karşı karşıya kaldığında ve bunun “sebebini” bana sorduklarında cevap vermekte zorlanıyorum?  Neden arkadaş neden?  Neden benim canım sıkkın? 

500 yılı aşkındır, aynı kaptan yemek yediğim, aynı kaderi paylaştığım, aynı uğurda sevindiğim, üzüldüğüm memleketimde neden kendimi bunca geçen süreye karşın dönem dönem “öteki” hissettiriliyorum? Benim bu ülkeye hizmet etmekten başka bir suçum mu olmuş?  Çanakkale şehitliklerinde milletimin Türk Müslüman kesimi ile omuz omuza kahramanca savaşarak birlikte şehit düşen ve aynı mezarlıkta koyun koyuna yatan Türk Yahudilerinin varlığı yetmiyor mu benim “gönülden Türk” olduğumu anlatmama…  

Her fırsatta yurtdışında, yurt içindeki, her türlü faaliyette ülkemi en iyi, en mükemmel şekilde, gururla temsil etmek ve hatta ödüller kazandırmak mı problemim?  Askerliğim sırasında komutanlığını yaptığım 40 kişilik takımında istisnasız her askerin, bölüğümdeki komutanlarımın, beni canı gönülden sevmiş olması neden bugünlerde bana yetmiyor?

Tanıyanlar beni severken,  neden beni tanımadığın halde “komşum Yahudi olmasın” diyorsun? Arkadaş? Neden? Neden adımı söylediğimde, merakla ama tüm içtenliğin ve saflığınla “Sen nesin şimdi? Türk değil misin? “ dediğinde neden ben kendimi  bir tuhaf hissediyorum…

Neden % 90 bir çoğunlukla hayatında hiç ama hiçbir şekilde bir Türk Yahudisi ile karşılaşmadığı halde onun hakkında  “olumlu düşünmemesini”  anlamakta zorluk çekiyorum?

Neden; beni, sırf Yahudi dinine mensubum diye, bir iyi bir doktor olsam da tıp alanında hizmet vermemi ve tedavi etmemi tercih etmiyorsun?  Bunu anlamam mümkün mü?

Neden Ortadoğu’da olan her türlü karışıklık sonrasında İsrail karşıtlığının, Türk Yahudi karşıtlığına dönüşmesinden endişe ediyorum? Hiçbir ilgim olmadığı halde neden İsrail hükümetinin verdiği kararlardan sorumlu tutuluyorum? Gamalı Haç altında yazılmış “ ellerine sağlık” veya “Sen Musa’nın çocuğu olamazsın” afişlerini Türkiye’de gördüğümde bir Türk Yahudisi olarak  “içimin acıdığını”  neden anlatamamışım?  

Olaylardan sonra bazen şaka ile karışık bazen de iğnelemek maksatlı ; “sizinkiler ne yaptı? “sorusundaki sizinkiler kelimesinin beni rahatsız ettiğini,  Türk Yahudileri acısından sizinkiler diye bir şey olmadığını, ortada sadece bizimkiler olduğunu ve bizlerin de Türk olduğunu anlatamamanın acısını daha ne kadar taşımak zorludayım?

Türk Milli maçlarında yenilince gözlerimin dolduğunu, yendiğimizde coşku ile havalar sıçradığımızdaki hislerimi daha nasıl anlatabilirim…  Vatanım dediğimde onlarca nesildir yaşadığım topraklardan “Türkiye’den”  bahsettiğimi neden ayrıca açıklamak ve anlatmak zorundayım? 

Neden olaylar olduğunda, Müslüman dostlarımın, kardeşlerimin “dünya ahret kardeşimizsiniz. Kendinizi kötü hissettiğimizde evimiz,  evinizdir “ diye beni aradıklarında;  bir taraftan dostlarım ve kardeşlerimle gurur duyarken diğer tarafım neden burukluk duyuyorum? Neden bir kardeşim, bir dostum beni,  memleketimde koruma altına alsın… Neden memleketimde evim dururken başka bir eve büyük bir içtenlik ve samimiyet ile de olsa “ korunma amacı ile ”  davet edileyim? Neden kardeşlerim benim için endişelensinler?… Neden? Anlamıyorum arkadaş… Anlamıyorum…

Anlamıyorum, anlayabileceğimi de sanmıyorum… Bir Türk Yahudisi olarak, Türk müsün? Yahudi misin ? Sorusunun bana sorulmasını kabullenemiyorum, hazmedemiyorum… Alınıyorum arkadaş... Güceniyorum… Bunları hak etmediğimi düşünüyorum…  Türkiye’de, Türk gibi yasamak istiyorum… İsminden, nüfus kâğıdımda yazılı olan “Yahudiliğimden” sıkılmadan ve her ne olursa olsun Türklüğümle gurur duyarak… Ve sanırım bu benim hakkım…

Keyfim yok arkadaş… Keyfim kaçık…

Sevgiyle kalın…