Sanal aldatma nerede başlar?

Dokuz buçuk saatlik direkt bir uçuş öncesi, kitapçıda gezinirken Canan Tan’ın kaleme aldığı Aşkın Sanal Halleri adlı kitabı satın aldım. Birinci sebebi yeni çıkacak Şalomist sayımızın ana konusunun “Sanal Biz” olması ve dolayısıyla kitabın başlığının bende merak uyandırması, ikincisi ise Canan Tan’ın daha önceden okumuş olduğum birkaç kitabının genelde akıcı olması. 

Köşe Yazısı
5 Mayıs 2010 Çarşamba

Düztabanlık bu ya, aylardır beklediğim Amerika seyahatimin günü İzlanda’da meşhur yanardağ patladı. THY kontuarlarında benim gibi bekleyen yüzlerce kişi ise, volkandan habersiz, check-in yapmanın neden bu kadar uzun olduğunu anlamaya çalıştılar. Keyfime düşkün biri olarak erkenden havaalanına gidip valizlerimden kurtulurum, kitaplarımı dergilerimi alıp -kredi kartlarının son yıllardaki en popüler hizmetlerinden biri olan- bekleme salonlarında kahvemi alır, keyif yaparım diye düşünmüştüm. Düşünmüştüm ki…

Yine de çok şanslıymışım ki, neredeyse 1 saat 15 dakika süren check-in maceramın ardından, bekleme salonunda kahve içecek 10 dakikam ve kitapçıda kitaplara göz gezdirebilecek birkaç dakikam oldu.  Bu arada havaalanı kapanmadan kalkan son iki uçaktan birinin yolcusu olmam, beni gerçekten mutlu etti o gün.

***

Dokuz buçuk saatlik direkt bir uçuş öncesi, kitapçıda gezinirken Canan Tan’ın kaleme aldığı Aşkın Sanal Halleri adlı kitabı satın aldım. Birinci sebebi yeni çıkacak Şalomist sayımızın ana konusunun “Sanal Biz” olması ve dolayısıyla kitabın başlığının bende merak uyandırması, ikincisi ise Canan Tan’ın daha önceden okumuş olduğum birkaç kitabının genelde akıcı olması. 

Kitabın ana karakteri Nazlı Hanım, zamansız vefat eden eşi Demir Bey’in dizüstü bilgisayarını karıştırırken, msn’den masaüstüne Asu adında bir mesaj fırlar. Nazlı Hanım’ın şüpheleri bilgisayarda ‘A’ adlı bir dosya bulmasıyla şüphelenir. Kocasıyla Asu Hanım uzun zamandır sanal bir ilişki içindedir ve fiziksel temasları olmamasına rağmen birbirine karşı duyguları olduğu çok açıktır. 

Demir’in sakladığı yazışmalarda fiziksel olarak buluşmadıkları fakat telefonda konuştukları algılanır Nazlı Hanım tarafından.  Kırmızı dudaklı sanal öpücükler yollayan ‘öteki kadınla’ yazışan Demir aldatmış sayılmaz mı?  Aldatmak sadece fiziksel  temasın ardından kazanılan bir terim midir sizce? 

“Sanal aşklar bir şey ifade etmez” diyenler için Pazartesi günkü Habertürk Gazetesi’nde okuduğum bir haberini özetlemek istiyorum; Siberalem.com adlı web sitesinin iki bin kişi üzerinde yaptığı ankete göre sevgilisiyle internette tanışan kişilerin oranı yüzde 42. “Sevgilinizi hiç aldatınız mı?” sorusunun yanıtı ise yüzde 58 ‘aldattım’ yönünde. Geri kalan yüzde 41,6’nın ise kendilerine ve çevrelerine karşı ne kadar dürüst olduklarından emin olamayız.  Yani “aldatmadım” diyenlerin.  Aldatmadım diyebilmek için ‘aldatmak’ fiilinin tanımını yapabilmemiz lazım önce. Sanal ile gerçek arasındaki çizginin ne zaman geçildiği; msn de masum bir yazışmanın ne zaman sanal dudaklarla, ne zaman gerçek dudaklarla sonuçlanabileceği, arada geçen zamanın hangi devresinde kırmızı ışığa bakılmadan geçildiği, maalesef yoruma açık günümüzde… Bilgisayar başında çok fazla vakit geçiren sevdikleriniz masumca scrabble veya Farmville de oynuyor olabilir tabii, farkındalık ve fevriliği karıştırmamak lazım.

***

Bu arada Amerika seyahatimin birinci durağı olan Boston’da, sokaklarda gezinirken eski bir otobüs gördüm. Otobüs’ün arkasında şöyle bir reklam vardı; “İzlanda’da tatil fırsatlarını keşfedin.” Paylaşmak istedim…