Sevgiyi hissettim

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
6 Ekim 2010 Çarşamba

Serinlemeye başlayan havayla birlikte, ‘Yuvaya dönüş Lassie’ misali şehre taşındık. Büyükada’yı da Pazar günü gezmelerine ayırdık. Sinema salonlarını ne çok özlemişim. Nişantaşı’nın tek sineması bir AVM kompleksinin içinde. Ne olur ne olmaz diye akşam seansına bilet almaya gittim. Gerçi göreceğimiz film kaç haftadan beri oynuyordu. Yürüyen merdivenlerden gişelere doğru gittiğimde çarşaf benzeri bir örtüyle bütün alanın kaplandığını gördüm. Film öncesi gazete karıştırıp bir expresso içtiğimiz mekan yok olmuştu. ‘yeni pastaneler, cafeler yapılacak’ dedi gişedeki yetkili. Umarım hazırlıklar bir an önce biter. Zira sıcak bir ortamda bir şeyler yiyip atıştırmak, sinema izleyicisi için tamamlayıcı bir unsur. Sonuç olarak izlediğimiz filmin adı: ‘Paris’te Son Konser’di. Hala görmediyseniz, mutlaka gidin. Son yıllarda gördüğüm en güzel filmlerden biri.

Sinema öyle bir tutku ki, genç ya da yaşlı fark etmiyor. Nitekim çoğu kez, kimi zaman aynı seansta, kimi kez biz girerken onların çıktığı, iki dirhem bir çekirdek giyinmiş, orta yaş üstü gruplar vardır. Onları yaşam dolu görmek kişiye örnek teşkil ediyor. Çoğunu görüşten de olsa tanırım. Nitekim, geçen hafta da salonun açılmasını beklerken onları oturmuş sohbet ederken gördüm. Anlaşılan yaz dağınıklığı bitti ve herkes alışkanlıklarına geri döndü.

***

Çocukluğumda tanıdığım en uzun boylu insandı Marçello. Dayımla genç yaşlarından beri arkadaştılar. Sonraki yıllarda yazlıkta annemlerle komşu oldular. Dolayısı ile daha sık görüşür olduk. Marçello’yla konuşmak için çenemi iyice havaya dikmem gerekirdi. Erişilmez gibi gelirdi ama sevgi dolu olduğunu da bilirdim. Hızlı hızlı konuşurdu. Hem konuştuklarını anlamak hem de gözlerinin içine bakabilmek enerji gerektirirdi. Gömleğinin cebinde Kent paketi , bir ileri bir geri yürürdü. Yaşamasını severdi Marçello Ajas. Buna karşın hafta sonlarında öğle uykusundan asla feragat etmezdi. Ama evlerinin terası hep dost kahkahalarıyla yankılanırdı. Olağanüstü gülüşleri olan oğulları Sami ve Lori pazar günü defin törenine gelenleri buruk bir ifade ile karşıladılar.

İtalyan Mezarlığı o gün hınca hınç doluydu. Ona yakışan bir uğurlamaydı. Dostları hep bir aradaydılar.

Ben o gün mekanda üzüntüden daha güçlü olan sevgiyi hissettim. Mekanı cennet olsun.

***

Bir kitap önerim var. Adı ‘İnsanın Anlam Arayışı’ yazarı ise Viktor E. Frankl. Avusturyalı bir psikiyatr Auschwitz Toplama Kampı’nda annesi, babası ve eşini yitirir. Uzun süre kampta yaşar ve hayatta kalmayı başarır. Psikiyatr kamp deneyimlerinden sonra yeni teoriler geliştirir. Bildik bir öyküyü sıra dışı bir anlatımla dile getiren deneyimler silsilesi. Okuyan us Yayınları’ndan çıkan bu kitabı Gözlem’den de edinebilirsiniz.